Cevikce / Haber ayrıntısı

“Biri yer, Biri bakar, KIYAMAET bundan kopar”

15 Temmuz “iç savas kiskirtmasi”ndan bu yana, en siradanindan en okunanina kadar
 

eli kalem tutan herkes, olayin adlî, askerî ve politik yanini yazmayi sürdürdügünü görüyoruz. Artik hep ayni seyleri yinelemek yerine, üç haftadir yazmaya çalistigim gibi, terör basta bütün acili ve kanli olaylarin temelindeki, halkin (ülkenin) asil derdini yani basta, gelir dagilimi adaletsizligi olmak üzere, ekonomik ve sosyal boyutunu, irdelemek ve tartismak gerekiyor.
Geçen hafta, 15 Temmuz sonrasi ülkenin genel ekonomik görünümünü ve bireyler açisindan etkilerini kendimce irdelemistim. Bu hafta, daha da önemli bir yanini ele alacagim. 1980 sonrasi bizim gibi gelismekte olan ekonomilerde, küresellesmenin özellikle sermaye ve mallarin serbest dolasimi yüzünden ekonomi, ben deyim yüzde doksan, siz deyin yüzde yetmis oranda, küresel sermayenin kontrolüne geçmis durumda. Yüz yila yakin bir süre, halkin olaganüstü özverisiyle devletin kurup gelistirdigi ulusal yatirimlarin hemen hepsi, özellestirme talaniyla yine küresel sermayenin eline geçti. Koca, koca holdinglerimizin, soyadlari yaftasindaki ekonomik ve mali varliklarin da, küresel sermayenin portföyünde (*) oldugunu artik biliyoruz.
Bir seyi daha iyi biliyoruz: "Ekonomik Kalkinma ve Isbirligi Örgütünün (OECD) arastirmasina göre Türkiye, Sili ve Meksika'dan sonra en yüksek gelir esitsizligine sahip 3. ülke konumunda. Daha önemlisi, Birlesmis Milletler Kalkinma Programi'nin (UNDP) Kasim 2013 tarihli bir arastirmasina göre, gelismekte olan ülkelerde gelir dagilimi esitsizligi, 1990'dan 2010 yilina kadar yüzde 11 oraninda artis gösterdi. Ayrica, gelismekte olan ülkelerdeki nüfusun yüzde 75'nin, 20 yil öncesine göre gelirin daha esitsiz dagildigi bir toplumda yasadigi saptandi.
Simdi de, Türkiye’mizde gelir dagilimi esitsizliginin bölgesel durumuna bakalim: MEGARON arastirmasinda, 1990 yilinda, Milli Gelirden Istanbul’un aldigi pay, yüzde 26 iken Güneydogu Anadolu Bölgesinin toplam aldigi pay yüzde 6. 2003 yilinda ise iç göçle artan nüfus dolaysiyla Istanbul’un payi yüzde 23’e düsmüs. Azalan nüfusuna ragmen, Güneydogu Anadolu’nunki ise, yine yüzde 6’da kalmis. Ayni arastirmaya benzer yapilan özel tahminlere göre, 2013’ten sonra Istanbul’un Milli Gelirden aldigi pay hizla yükseldigi halde, Güneydogu Anadolu’da özellikle Diyarbakir ve Gaziantep’te tirmanan terör olaylarina bagli olarak, istihdamda çok büyük düsüs (issizlik rekor düzeylere çikmis), hane halki bütçe gelirlerinde ise, yüksek oranda azalma var. Ayrica yörenin deneyimli bir Belediye Baskanindan aldigim bilgilere göre, Suriye’deki olumsuz gelismeler nedeniyle Gaziantep’in il temelindeki gelir bölüsümü konusunda çok çarpici bir olumsuzluk yasanmakta; Özellikle imalat sanayii yatirimlarinda önceki yillara göre olaganüstü bir gerileme var. Dolaysiyla, ekonomik faaliyetlerdeki kayiplari kapatmak riskini(!) göze alan belirli sayida kisi ve firmalarin, sinir ötesi (Suriye-Irak) ticaret yoluyla elde ettigi yasa ve kayit disi yüksek karlardan ötürü, kentin kendi içindeki gelir dagilimi esitsizligi, en yüksek düzeye çikmis durumda.
Basliga aldigim, “biri yer, biri bakar, kiyamet bundan kopar”, benim bildigimce, cumhuriyet öncesi yani Osmanlinin yokluk ve yoksulluk dönemlerinde dillere düsmüs bir deyistir. Ve özünde de “dinî” bir sitem ve hatta tahrik vardir! Bu güne uyarlayarak söylendiginde, basit gören ve güncel olmadigini sananlarin, verdigim somut bilgileri bir kez daha okuyup, düsünmelerini diliyorum.
(*).Portföy, bir yatirimcinin veya farkli özelliklere sahip birden fazla yatirim aracina (nakit, para, altin, döviz, vadeli mevduat, tahvil, hisse senedi ve hazine bonosu gibi mali mevduatlar) yatirim yapmak suretiyle olusturdugu toplam degerdir.

Tarih: 31.08.2016 20:50:19

Okunma : 421

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır