Cevikce / Haber ayrıntısı

DÖNÜM NOKTALARI

“Arkama bakmam ama Ders alirim” Ismet Inönü
 


CHP Genel Baskani Kiliçdaroglu, “Türkiye’nin 16 Nisanda ‘hayir’ diyerek, Cumhuriyet tarihinin ikinci dönüm noktasina imza atacagini” söylüyor. Buradaki “ikinci” sözcügünden belli ki, Kiliçdaroglu “birincisinin” 1923’te, kulluktan özgür yurttasliga dönüs oldugunu kastediyor. Dönüm noktasi oldugunda hem fikirim ama “ikinci” degil, bence, “sonuncu”. Çünkü daha öncesinde, sorumlusu benim kusagim politika erbabinin da oldugu, ikinci-üçüncü-dördüncü… “dönüm noktalari” var. AKP'nin (R.T. Erdogan’in) önünü açan ve zamaninda ders alinmayan “dönüm noktalarini”, söyle bir animsayalim:
1995 seçimlerinde, Cumhurbaskani Demirel hükümet kurmakla seklen, en çok oyu aldigi için (%22), önce REFAH Partisi Genel Baskani Erbakan Hoca'yi görevlendirdi. Ancak, Hoca'nin koalisyon önerisini, (Demirel'in de telkiniyle) Tansu Çiller ile Mesut Yilmaz olumlu karsilamadilar. Ve o asamada Erbakan hükümet kuramadi. Sonrasinda ANAP ile DYP, aralarinda anlasarak, önce iki yil Mesut Yilmaz’in, sonra Tansu Çiller'in Basbakanligini öngören ANAYOL Hükümetini kurdular. Kisa süre sonra, stratejisini geçerli bir programa baglamadigi halde Mesut Yilmaz, "sagin kendi liderliginde birlesmesi" amaciyla Çiller'i tasfiye etmek için yolsuzlukla suçladi. ANAYOL dagildi. Tansu Çiller'in siyasetten dislanmasina, Mesut Yilmaz'in da Yüce Divan'da yargilanmasina kadar giden olaylarin baslangici oraya dayanir.
Erbakan, ikinci kez görevlendirildiginde Mesut Yilmaz ile anlasti. Hükümet çatildi, imzalar atilmadan bir gece önce neler olupbittiyse Yilmaz, Erbakan Hoca'nin Basbakanligini göze alamadi (yillar sonra askerlerin baskisina gögüs geremedigi yazildi). Refah-ANAP koalisyonu baslamadan bitti. Hakkindaki yolsuzluk suçlamalarindan kurtulmak için Tansu Çiller hiç zaman yitirmeden, Hoca'nin Basbakanligina razi oldu. Böylece, 1969'dan beri Milli Görüs'ü Basbakanlikla taçlandirmak isteyen Prof. Necmettin Erbakan muradina ermis oldu.
1999 seçim sonuçlari, hem CHP hem de Baykalcilar için hüsran oldu. CHP baraji geçememis ve ilk kez Meclis disinda kalmisti. Kamuoyunun baskisina dayanamayan Baykal istifa etmek zorunda kaldi ve genel baskanliga Altan Öymen geldi. Ancak, Baykal’in geri dönmek için ilk haftasindan baslattigi parti içi karsi muhalefete Öymen, on bes ay dayanabildi. 2000 Agustos’ta Baykal geri dönünce, 1995'teki kavgali CHP-SHP birlesmesinde dagilan sosyal demokrat taban, kitlesel ayriliga dönüstü. Iste 2002 seçimine gidilirken CHP'nin içinde bulundugu durum buydu. Ama daha önemlisi, o seçimde seçmenin yeni ve kendinden sandigi R. T. Erdogan'in karsisinda, artik eskimis, bir Genel Baskan vardi.
2002 genel seçimlerinde AKP, yüzde 34,43'lük oy orani ile Abdullah Gül 'ün basbakanliginda 59. Hükümeti kurarken, siyasi yasagi süren R.T. Erdogan seçimlere girememisti. Siyasi yasaginin kaldirilmasi için TBMM’ye sunulan yasa degisikligi, CHP’nin (Baykal’in) destegiyle kalkti. Mart 2003'teki ara seçimde de R.T. Erdogan, Siirt milletvekili olarak meclise girdi ve 14 Mart 2003'te basbakan oldu.
Basbakanliginin ilk günlerinde Rize’de, “demokrasi bizim için hedefe giden yolda amaç degil araçtir” dediginde, kendi partisi içinde bile “lafin gelisi” sanilip, ciddiye alinmadi. Oysa kimi zaman “kizilcik suyu içip kan kusarak”, kimi zaman “Menderes’in izinde muhafazakâr demokratiz” diyerek, devlet vesayetini eline geçirmek için, merkez sag ve demokrat geçinen ikinci cumhuriyetçi liberalleri arkasina almayi bildi. 2007 seçimine geldiginde, R.T. Erdogan, “yola devam” parolasiyla, önce AKP içindeki karsitlarini sindirip, karsisindaki tek muhalif büyük parti CHP’nin degismeyen ve seçmen indinde güçsüzlesen üst yönetimine karsi oyunu artirarak, iktidarini pekistirdi.
2010 Anayasa degisikligini, yine o günlerde “ne istediyse verdigi” FETÖ’nün ve demokrat geçinen Liberallerin destegiyle sagladi. Oyunu daha da artirdigi 2011seçiminden sonra da, devlet vesayetini ele geçirdi. O güçle de, asil hedefi olan yani toplumun mayasini degistirme amaciyla, “dindar nesil yetistirme” yolunda engel gördügü medyayi, yargiyi ve asker-sivil kamusal kadrolari, bütünüyle etkisi altina aldi.
Bütün bu “dönüm noktalarinda” R.T. Erdogan’in dayandigi güç, Abdullah Gül’ün “demokrasi sadece sandik degildir” dedigi, “sandiktaki oy’du”. Yani parlamenter rejimin dayandigi partiler basta CHP, bir yolunu bulup, AKP’yi (R.T. Erdogan’i) sandikta durdurmanin yolunu bulamadilar. Bu son “dönüm noktasindan” önceki “son firsat”, 7 Haziran 2015 seçimiydi. 13 yildan sonra AKP, sandikta tek basina hükümet kurma olanagini yitirmisti. Ancak, sonuçlari gerçekçi yorumlayamayan Üst Yönetiminin öngörüsüzlügü ve parti içindeki önemli isimlerin Genel Baskanlarindan habersiz attiklari adimlar (AK Sarayi ziyaret gibi) yüzünden, CHP bu firsati kullanamadi.
Yine de bilelim ki, dünyanin her yerinde oldugu gibi ülkemizde de bütün seçimlerde sandigi belirleyen en önemli faktör, seçmenin “As ve Is” derdidir. 16 Nisan sandigi, CHP Genel Baskaninin belirttigi gibi, “laik, demokratik hukuk devleti” rejimimizi “Tek Adam” rejimine dönüstürecek bir “halk oylamasi sandigi” olmasina karsin, yapilan anketler, yine seçmenin oyunu agirlikli olarak “As ve Is” gerekçesiyle kullanacagini gösteriyor. Bu nedenle de, AKP (R.T. Erdogan) yine her olagan genel seçimde oldugu gibi, kamu kaynaklarini propaganda amaci için sonuna kadar dagitmaya basladi. Aslinda bir süredir ekonomik dengeler al üst olmus durumda. Üretken yatirimlar durmus, milli gelir artisi nüfus artis hizinin altina düsmüs, Türk Parasi yüzde otuzun üstünde deger yitirmis ve seçmen açisinda daha da kötüsü, issizlik son on yilin en yüksek düzeyine çikmis durumda.
Böyle oldugu için yapilan güvenilir anketler, özellikle merkez sagdaki seçmenin kafasinin daha çok, “As ve Is” karisik oldugunu gösteriyor. Dolaysiyla, CHP basta, diger karsit partiler, bu gerçeklerin altini çizerek seçmene, “As ve Is” derdinin çok daha kötüye gidecegini anlatabilmeleri halinde, “son noktayi”, “son firsat” haline dönüstürebilirler.


.





Tarih: 26.02.2017 08:06:35

Okunma : 403

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır