Cevikce / Haber ayrıntısı

Hocam Behçet NECATIGIL

2004’den beri hiç aksatmadan, AKP’nin ülkemi,
 

'laik demokratik hukuk devleti' yolundan döndürme savasimina karsi, yazmak dahil demokratik her söylem ve eylemde var olmaya devam ediyorum. Çünkü ben, laik cumhuriyetin (Anadolu devriminin) aydinlanma (egitim) olanaklarindan nasibini almis bir yurttasim. Ne aci ki, on bes yildir iktidarda olan AKP, 16 Nisan 2017’de halkin, Türkiye Büyük Millet Meclisine emanet ettigi 'egemenlik hakki' ni, "hedefimiz dindar gençlik yetistirmek” diyen ve “demokrasi bizim için amaç degil, hedefimiz yolunda araçtir” anlayisindaki bir 'Tek Adam' a devir etti. Basta CHP ve 16 Nisan’da “hayir” diyen karsitlar, yüz yildir halkin büyük özveriyle yasatmaya çalistigi, laik demokratik cumhuriyeti sürdürmek için daha da yürekli ve bilinçli bir savasim içindeler. Bu “demokrasi kavgasina” ben de, her hafta yazdigim siyaset ve kamu yönetimi konularindaki yazilarimla, aklim yettigince katkida bulunmaya çalisiyorum. Bu çabam elbette ki, öncelikle ilkokuldan beri tüm egitimimde bana bu gücü ve birikimi saglayan ögretmenlerim sayesindedir. Bu hafta iste bu inancimla, hep yineledigim konularin disina çikarak, aklimi ve düsüncelerimi besleyen duygu gücümü hep ayakta tutanlarin en unutulmazlarindan Hocam Behçet Necatigil ile ilgili bir yaziyi sizinle paylasmak istedim: xxx Bir sair vardi, ögretmen... Behçet Necatigil’i nasil bilirsiniz? 1916 dogumlu sair, ögretmen. Daha dün gömdük, tarih: 13 Aralik 1979. Babasi Kastamonulu Necati Efendi, anasi Bedriye Hanim. Iki yasinda yetim kalan Kabatasli talihsiz çocuk. Yalnizlik ve ask; biliyor musunuz, O’nun satirlarina gizlendi. Ve ölüm… en güzel hâliyle O’na sigindi… yüregine, yaraticiligina, dostluguna! Bir ileti aldim dün… Ögrencisi olma onuruna erisen aile büyügüm diyor ki, “siir ve sair nasil yorumlanir, hocamdan ögrendim.” Ne mutluluk! Oysa günümüz… edebiyat, ögretmen, diger teferruat… Insana, insanî degerlere o kadar uzak ki… Belki ekmek kavgasi, belki rekabet, belki deformasyon… Nihayetinde küresel çag… Necatigillerin devri ise 40’lar, 50’ler… Varlik yokluk yillari. Yalniz insan… Çaresiz insan… Fakir insan… Insan umut… Insan yarin… Insan edebiyat… Insan sanat! Ertelenmis hayatlar, gizlenen hasretler… Bir baska dünya… Ürkek, dikkatli… Necatigil çelebi, Kabatas Lisesi'nde edebiyat ögretmeni… Ne Marx umurunda, ne Mayakovski… Çagdasi Orhan Veli, öncesi Nazim, bir de Cahit Sitki… Dizeler basit, ask yalin, ölüm çiplak… Ve karsinizda Behçet Necatigil. Insan bu kadar mi güzel anlatilir… Duygular ilmek ilmek… Düsünce simsicak… Illâki sevda olacak… Ve ayrilik… Sonsuzluga selâm söyler martilar… Ölümün gölgesinde… Öyleyse sira Necatigil ustamizda, ögretmenimizde: BASSAGLIGI Ben uzaklarda olmaliyim, çok uzaklarda Acilar unutulduktan sonra Dönmeliyim. Ölümlerin karsisinda sasiriyorum Ne desem ki Düsünüyorum. Kalanlari agliyor gidenin Benim gözlerim kuru Herkes bana bakiyor, biliyorum Içlerinden geçenleri. Bassagligi dilemek Garibime gidiyor Ölen öldü, sen yasa Küçültmeye benziyor. Beni böyle kitaplar mi yapti ne Kâgitlarda gidenlere içlenip aglayan ben Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum. Ben canavar ruhlu muyum Bir ölü evinde tek söz söylenmeden Put gibi duruyorum Kimse anlamaz derdimi Ben uzaklarda olmaliyim, çok uzaklarda Bir yakinim öldü mü? xxx Not: Bu yaziyi bana gönderen, dayioglum Macit Cününoglu’na yanitim su oldu: “Macit, Önce gözlerim doldu, sorasi altmis dört yil, ayakta Necatigil Hocam, elinde Panait Istrati’nin ‘Kodin’ i ve içli ve yumusak sesiyle gözlerinde insan sevgisi. Dün gibi, yanaklarimda yaslar, hiç korkmuyorum ama ölmek de istemiyorum. Çünkü daha yapmam gereken çok ödevim var… E.Ç

Tarih: 4.06.2017 01:28:59

Okunma : 370

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır