Cevikce / Haber ayrıntısı

Kim “VAZGEÇILMEZDIR”

“Biz tökezlersek, Türkiye de sikintiya düsecektir.”
 

Bu sözüyle, 1950’de girdigimiz demokrasi yolunda ilk kez bir Cumhurbaskani, bir Parti Baskani yani AKP Genel Baskani R.T. Erdogan diyor ki, “Ben vazgeçilmezim, ben gidersem Türkiye biter”. Tek Adamligin (Diktatörün) en büyük özelligi, kitle ile arasinda, bireysel özelliklerine(!) bagli, duygusal bir bag kurabilmesidir. Baslangiçta, partisinin ilke, amaç ve hedefleri için, oyunu aldigi seçmeni, zamanla kisisel hedefleri yolunda güç aldigi, partizan bir kitle haline getirir. Halkin özgür iradesiyle, kendi yönetimini belirledigi demokrasi, özünde, politikaci için amaçtir. Ama bir politikaci, daha iktidari ele geçirdiginin ilk gününde, “demokrasi, benim için hedefe giden yolda araçtir” diyorsa (2004’de Rize’de, R.T.E), onun gerçek amacinin, “tek elden ve tek basina iktidari elde etmek” oldugu, artik tartisilmaz. Üst üste seçim kazandikça da, basarisinin partiye degil, “aile boyu, bizzat ve bizatihi sahsina ait” oldugunu, yalniz kendi ülkesine degil, çekismeye ve çatismaya girdigi yakin-uzak bütün ülkelere haykiriyorsa, artik demokratik bir liderlikten dem vurmanin, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Üstelik de, kendinden bir önceki “cumhurun basi” kader kardesi, “demokrasi yalnizca sandik degildir” dediginde, kizginlikla, “evet demokrasi yalnizca sandiktir” yanitini veriyorsa, o ülkede darbelere ragmen yarim yüzyildan beri demokrasiyi yasatmaya ugrasan bir halki, “kul” yerine koyuyor demektir. Toplam nüfusu, 80 milyona yaklasan bir ülkenin, yalnizca 21 milyonunun oyunu almakla, yani yüzde 28’nin destegiyle, toplumun temel degerlerini ve ülkenin siyasal, sosyal ve hukuk yapisini, kendi kisisel inanç, düsünce ve istemleri için kökten degistirmeye kalkisana, Türk Dil Kurumuna göre, “Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamis bulunan kimse” (diktatör) denir. Bu tanima göre, gerçegi görme durumundaysaniz, adini “Cumhurun Basi” koysaniz da, seçimle gelen meclislerin, yarginin ve kamusal kurumlarin üstüne çikan bir postun, ilahi(!) sahibiyle karsi karsiyasiniz demektir. Sonuçta, bu gün olan, demokrasinin temeli; kamu aygitinda, yargida ve sivil toplum kuruluslarinda, bütünüyle tek adamin iki dudagina tâbi bir edilgenlik durumudur. Son yarim yüzyildir bu ülke yetistirdigi genç kusaklarla, spor, sanat, bilim ve iletisim dahil her alanda, dünyanin en gelismis ülkelerinin insan gücüyle yarisabilmektedir. Ne var ki, birakiniz demokrasileri, dünyanin hiçbir uygar ülkesinde, bu gün, “ben vazgeçilmezim” diyen ve “dindar gençlik yetistirmek” için, cumhuriyet öncesinden beri yani 150 yildir denenerek çagdas bir düzeye gelen, sorgulamayi, irdelemeyi ve tartismayi esas alan egitim sistemini yok etmeye, sanki yemin etmis bir politikaci göremezsiniz. Böyle de… Bu savlar, yine 1950'den beri, laik demokratik cumhuriyetin "degerlerini" özümsemis belli bir kesimin ötesinden, yeterince tepki çekmemektedir. Çünkü orta ve alt gelir sinirindaki büyük çogunlugun gerçek gündemi, "as ve is" derdidir. Üstelik 2000 ekonomik krizini yasadiktan sonra, bu gün içinde bulundugu sorunlarina karsin, halk hala o günlerin korkusunu (AKP Genel Baskani'nin 15 yildir canli tuttugu animsatma propagandasi yüzünden) asabilmis da degildir. O yüzden, bir yandan “O, tek adama” karsi, güçlü ve yerine seçebilecek “kendinden bir lideri” göremedigi için, bir yandan da, düsürüldügü, “kredili tüketim tuzagi” yüzünden, “alacaklisinin O oldugu” korkusuyla, “tek adama” oy vermeye mahkûm duruma düsmüs durumda. Elbette, bu durumun, sorumlusu halk degil, son çeyrek yüzyilin, yaftasi “laik-demokrat-cumhuriyetçi” olan partilerin üst yönetimleridir. Çünkü “Adalet Yürüyüsü'nde” oldugu gibi arada bir sade yurttasta yarattiklari umut isigini yayginlastiramamaktalar. Kisa süre sonra, AK Sarayin tirmandirdigi, aslinda 2019’da yüzde 50’yi geçememe telasi içindeki fasizan tehdit ve korku halkin (seçmenin) gündemini karartmayi sürdürüyor. Dolaysiyla, önceki egilimi hangi partiye olursa olsun, asil gündemi As ve Is olan (baski altindaki, borç batagindaki ve ötekilestirilen) çogunluk seçmenin, “vazgeçilmezlerin” vazgeçilir olduguna inandirilmasi gerekir. Bunun için de, yine basta CHP Genel Baskani olmak özere, muhalefet önderleri, mahallesine köyüne sokagina ve hatta mutfagina giderek, yurttasin gerçek gündemine sahip çikmalilar.

Tarih: 11.09.2017 08:42:40

Okunma : 337

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır