Cevikce / Haber ayrıntısı

Sonunda, O da GIDECEK…

Animsanirsa, Gezi Direnisinin ikinci günü o zamanki
 

Cumhurbaskani Abdullah Gül, Fas’tan esip gürlemeye baslayan Basbakan R.T. Erdogan’a, “demokrasi sadece sandik degildir” demisti. Üçüncü gün de Basbakan Yardimcisi Arinç, direnisin öncüleriyle bir araya gelmis ve polisin orantisiz güç kullanimi dolaysiyla özür dilemisti. Yani, AKP’nin öncü ilk bes kurucusundan ikisi, Y Kusaginin (Gelecegini her zamankinden daha fazla sorgulayan ve dünyanin karsi karsiya oldugu tehlike ve problemlerden dolayi en kaygili kusak) tepkisini anlayisla karsilamislardi. Diger iki kurucudan, son dönemde AK Sarayi en sert elestiren Abdüllatif Sener de, bu günleri görmüs olacak ki, 2007 seçiminden önce R. T. Erdogan’dan kopmustu. Bir ara TMBB Baskanligi'na kadar çikan diger besinci, Mehmet Ali Sahin ise, Genel Baskaninca istifa eden Istanbul Belediye Baskani Kadir Topbas’in dedigi gibi, “adam yerine konmadigi” halde, sessizce görevini sürdürüyordu. Kader birligi etmis bu öncü dörtten, iznini almadigim için ismini veremeyecegim Birinin Gezi olaylarindaki tutumu dolaysiyla, bana söyledigi su saptama, Basbakan R. T. Erdogan’in gerçek yüzünü belgeliyordu, “adalet duygusu zayiflamis ve hükümranligini kurmak için basta devletin en önemli kurumlari, önünde engel gördügü herkesle 'kavga' etmeye karar vermis”.
Ikinci büyük savasin bitimiyle bütün dünyada toplumsal ve siyasal tarihin en hizli degisim süreci basladi; 1950’den bu yana Türkiye'de seçilmis bes cumhurbaskani ve dokuz basbakan görev yapti. Cumhurbaskanlari, Celal Bayar, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdogan; Basbakanlar, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Yildirim Akbulut, Mesut Yilmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdogan. 1970’lerin ilk yillarindan beri parti üst yönetiminde ve mecliste politikaci olarak bu sürecin hep içinde oldum. Bu yazi için geriye dönük ciddi bir belgesel çalisma yaptim. Ilk saptadigim, bu politikacilardan 10 Isim bir yanda, R. T. Erdogan öbür yanda. 21. Yüzyilin basinda O hâlâ, 1950 öncesinin bilinçaltina yerlestirilmis ezberine yemin etmis bir politikaci tipi sergiliyor. Önyargilarinin baskisi altinda, aklindan önce duygulariyla karar almayi marifet biliyor. Halkçi olmanin ilk kosulunun, köhne ve basit gelenek, görenek ve aliskanliklara sahip çikmak olduguna inaniyor. O yüzden, son üç yildir artik hiç ilgisi kalmadigi halde kendi deyisiyle, “muhafazakâr bir demokrat(!)” olarak, bütün gücüyle “çagdas uygarliga dogru degisime” karsi duruyor. Özellikle dis iliskilerde o 10’un hemen hepsi, söylem ve eylemlerinde son derece titiz, dikkatli ve tutarli oldular. Ulusal yarar ve çikarlar söz konusu oldugunda, hiçbir zaman ilkel oy hesapçisi degildiler. Yeri geldiginde çok cesur, gerektiginde yumusak olabildiler. Iktidardayken, her zaman sogukkanli, muhaliflerine karsi saygili, halka hosgörülüydüler. Tartisma ortaminda hazirlikli, bilinçli ve donanimli olmaya özen gösterdiler. Özellikle sorunlu konularda uzun erimli ve sabirli bir özgüven içinde oldular.
Son on yilina, duygusalliga kapilmadan olabildigince tarafsiz baktigimda, R. T. Erdogan'da bu niteliklere, sifatlara ve yaklasimlara benzer bir söylem ve eylem bulmakta zorlandim. Hele ki, iki yildir artik “ben bilir, ben yaparim” içgüdüsünün tutsagi olmus durumda. Kendisini, Hocasi Necmettin Erbakan’in “milli görüs” siyasetinin bile gerisinde bir “ezberin önderi” sayiyor. Üstelik hem yanlislarindan ders almiyor, hem de çatismayi tirmandirarak, tehdide ve santaja basvurarak, inatla hakliligini ispata çalisiyor. Öyle gözüküyor ki, bu telas ve gerginliginin altinda, önceki cumhurbaskani ve basbakanlarin hiçbirisinde olmadigi kadar, iktidari yitirme korkusu var. Anayasaya, demokratik geleneklere tümüyle aykiri bu günkü aile boyu Tek Adamliginin (Partili Cumhurbaskanliginin) arkasinda, artik AKP’de bile hiç kimseye güvenmedigi gerçegi var.
Basbakanliginin ilk günlerinde memleketi Rize’de “degistim” derken, aslinda belki(!)“degismek istegini” söylüyordu. Ne var ki, on bes yil sonra hâlâ içindeki saplantiyi ve kosullanmisligi yenemedigini ve yenemeyecegini görüyor ve onun ezikligini, hirçinligini yasiyor. Bu nedenle de, seksen milyonun Cumhurbaskani degil, bir partinin Genel Baskani Tek Adam oldugu halde, bütün Müslüman dünyasina örnek ve umut olan ve Sömürgen Bati’nin karsisinda tek vücut olmus Anadolu halkinin verdigi kurtulus savasiyla kurulan laik demokratik cumhuriyete karsi kini ve tepkisi, hiç bitmeyecek gibi gözüküyor.
Içeride bölünmüslük ve çok karmasik sorunlar varken ve gelir dagilimdaki uçurum derinlesir, enflasyon yeniden tirmanirken ve çevremiz yaniyorken, Türkiye gibi tek Müslüman, laik, demokratik bir ülkenin Cumhurbaskani, tarihle hesaplasmak yerine, kendi geçmisiyle hesaplasmayi basarabilmeliydi!.. Artik Basaramaz, hem de o nedenle, sonun da O’da yine, o tek güvendigi “sandikta” kaybedip gidecek…

Tarih: 8.10.2017 12:11:56

Okunma : 347

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır