Cevikce / Haber ayrıntısı

CHP’nin halleri!

Adi tüzük de olsa “Kurultaylar Partisi CHP”, daha delegenin teri sogumadan, yine kurultaya gidiyor.
 

Bir yerlere gelmek isteyen partililer disinda, ne parti tabaninin ne seçmenin ne de “as-is-güvenlik” derdindeki halkin ilgisi ve meraki var. Sayisiz kurultay ve tüzük degisikligi görmüs, yasayan bes-alti kisiden biriyim. Ismet Pasanin (Inönü’nün) istifasina ve Bülent Ecevit’in genel baskanliga gelmesine neden olan 5. Olaganüstü Kurultay'dan beri, içinde oldugum onlarca kurultaylara bir kez daha döndüm, baktim. Bu güne kadar özellikle tüzükle ilgili her kurultayda, “parti içi demokrasi” bir öncekinden daha geri gitmis. 1980 Darbe Anayasasi ve Turgut Özal’in yaptigi seçim ve partiler yasasi degisikliklerinden bu güne kadar yapilanlar, sonunda ülkeyi, “demokrasi=sandik” düzeyine getirdi! Bu son “ittifak yasasiyla” da artik özünde hak ve hukuk olan “demokrasi umudu” da, bir Politikaci(!) ugruna yok olmak üzere. Dedim ya, “bire-bir içinde oldum” diye. Simdi, buraya gelirken, parti üst yönetimlerinin yakin gelecekleri için, hem de ortaklasa yaptiklarini(mizi) animsamak ve en azindan ilgilenenlere tarih düsmek, istiyorum: 1980 öncesi uygulanan partiler yasasi, her seyden önce “parti içi demokrasiyi” yasama geçiriyordu. Seçim sistemi ise barajli olmadigi için, temsilde adaleti sagliyor ve parlamentoda partiler, aldigi oya bagli olarak milletvekili sayisina sahip oluyordu. Yapilan degisiklikler sonucu bu gün artik, partilerde “merkez yoklamasi” adi altinda, genel baskanlar aday listelerinin seçilebilir tüm siralarini istedikleri gibi yazmaktalar (atama yapmaktalar). Unutmayalim, AKP ilk seçimden beri, önce aldigi üçte bir oyla tek basina anayasayi degistirebilir oldu. 2010 Anayasa degisikligi sonucu da, her alanda muhalefeti yok sayan, neredeyse seçmenin ortadan ikiye bölündügü bir duruma gelindi. Okurlarimi yorma ugruna tarihî bir animsatma yapacagim; Eski Yunan'da baslayan “seçme-seçilme” yasami, 20. yüz yilin ilk çeyreginde, tabandan gelen tepkiye karsi üsttekilerin, mutlak hâkimiyeti elinde tuttugu ve sözde, -açik oy/gizli sayimla- süren bir biçim aldi. Ikinci Dünya Savasi, demokrasiyi siyasal ideolojilerin soguk ya da sicak savas ortamina dönüstürdü. Bu gün artik, demokrasiden herkes isine geldigini anliyor! Bazilari da demokrasiyi, hem de basina “ileri” sifatini takarak, amacina ulasmak için araç olarak kullandi. Rusya’da, Sovyetler Birligi çökmeden önce, klasik bati demokrasisine karsi komünistler, parti içinde o da tek seçenekli yapilan göstermelik seçimlere dayanarak ve “halk demokrasisi” diyerek, devlet oligarsilerini savundular. Onlara karsi basini ABD’nin çektigi kapitalist dünya ise, sirf sömürüleri için Güneydogu Asya'da (Vietnam’da), Güney Amerika’da ve Ortadogu’da kan akittilar ve bu gün hala sürüyor. Baskan Bush, Irak’i demokrasi adina kan gölüne çevirdi. Ezilen-horlanan gençligin canini ortaya koydugu “Arap Bahari”, “kanli zemheriye” dönüsmedi mi? Türkiye’de de, kurdugu laik demokratik cumhuriyet sayesinde sandiktan çikan politikacilar, Mustafa Kemal Atatürk’ü, diktatör ilan ederek, demokrasi havarisi rolünü oynadilar. Yolun basinda, askeri vesayet korkusuyla, “kan kusup kizilcik surubu içtiklerini" söylerken, vesayeti kendi ellerine aldiklarinda, “demokrasi bizim için hedefimize giden yolda araçtir” dediler. Ben yine de hep inanmisimdir, “halk sabirlidir, geç de olsa bir gün yine o elestirilen sandikta hesabini sorar ve hakkini arar”. Nitekim (gerçekten), 7 Haziran 2015 seçiminde (sandikta) AK Saray, tek basina iktidari yitirmisti. Ne var ki, somut bilgime göre, Parti Grubu'na söz geçiremeyecegi korkusuyla CHP Genel Baskani, yakin gelecegi görememis ve 3 Kasim sonuçlariyla da AK Saray, bu günlere gelen planini (son ittifak ve 2019 ya da erken seçimde anayasallasacak son asama dahil), hizlandirmistir. Bütün bunlari animsatmamin nedeni, laik demokratik cumhuriyet (parlamenter demokrasi) AKP’ce Tek Adam rejimine dönüstürülmek istenirken CHP, sonucundan ülkenin ve halkin hiç bir sey beklemedigi kurultaylarla, açikça söyleyeyim, “kendini avutuyor”. Dilerim bundan sonra artik, parti içi yapay tartismalari ve AK Saray'la soyut konularda söz dalasi yapmayi birakip, “gerçeklere”, “halkin as-is-güvenlik” derdine dönerler. Beklemiyorum ama siyasal yasamimda, hiç bu denli “mahcup olmak” istememistim! -

Tarih: 7.03.2018 21:25:23

Okunma : 268

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır