Cevikce / Haber ayrıntısı

“OSMANLI TOKADI”ndan “ÜZGÜNÜM”e

Türkiye dis politikasinin geldigi durum, tam anlamiyla alaturka bir duygusallikla sürdürülen ve içe dönük kurnaz bir propaganda görünümünde.
 


Eger 31 Mart seçimi öncesi yine Dolarin tavan yapma korkusu olmasaydi, AK Saray’in, ABD Baskaninin o ekonomik tehdidine yaniti, “ÜZGÜNÜM” olmaz, Osmanli’dan daha güncel, “KASIMPASALI YUMRUGU” olurdu! Ortagi Bahçeli’nin, partizanca oy hesabindan baska bir sey düsünmeyen, sorumsuzlugu gibi…Kurtulus ve kurulusundan seksen yil sonra, laik demokrasiyi özümsemeye çalisan tek Müslüman ülke Türkiye’miz, içerde siyaseten ayrisan, çevresiyle savasan ve dünyayla agiz dalasi yapan bir konumda. Adeta, azman TEKE’lerle köprüde toslasip duran telasli OGLAK’lari andiriyor!

Neydi Türkiye Cumhuriyetinin dis iliskilerdeki temel politikasi; “yurtta baris, dünyada baris”. Düne kadar ileri devletlerle ayni düzeydeki diplomasimizi güçlü tutan kadrolarin egitiminde payi olan Prof. Haluk Ülman, bu temel politikayi iki baslikta söyle somutlastirirdi: “Dis politikada duygusal düsüncenin, beklentinin, kararin ve söylemin yeri yoktur”, “bulundugunuz zaman dilimi içinde, güçlü ülkelerin çikarlarini, kendi çikarlarinizla çatistirmamanin yolunu bulacaksiniz”. Bu politikanin önemini belgelemesi bakimindan, benim de içinde oldugum hükümetin Disisleri Bakani Turan Günes’in 1974’de, Kibris Baris Hareketi öncesindeki tespitini animsatmak istiyorum: “Bunalimin, askeri ise karistirmadan çözülmesinde Türkiye’nin gelecegi açisindan yarar var”. Yillar içinde Turan Günes Hocamizin ne denli hakli oldugunu yasayarak gördük. Türkiye hala Kibris sorununun çözülememesinin sikintilarini yasiyor.

Simdi, 1980 öncesine kadar basariyla sürdürülen bu politikadan dönüsün, niçin ve nasil bu günlere geldigini belgeleyelim:
Sovyetler Birliginin çöküsünden beri dünya halklari kendini, etnik, din ve mezhep kavgasindan kurtaramaz oldu. Bask’tan Dogu Timor’a kadar bu ugurda kirk yildir akan kan, nerdeyse iki dünya savasindakini asti. Üstelik bu aciyi çeken yoksul ülkeler, gencecik canlari soyut bir inanç ugruna yitirirken, basta ABD ve diger silah saticisi zengin ülkeler ellerini ovusturarak, daha çok silah satmak için isbirligi içinde oldular. Bosna’da yükselen ve Orta Dogu’da hizini artiran bu kan davasina, New York'ta Gökdelenlerin vurulusu 11 Eylül 2001’den sonra “Islami Terör” yaftasini bilerek vuranlar da, yine bu küresellesme düzeninin patronlariydi. En son Misir’da oldugu gibi, Afrika’dan Asya’ya, Ispanya’dan Kirgizistan’a sözde (sandiksal) demokrasiyi de kullanarak halklari birbirine düsman etmeye ve sonunda kan revan içinde ayrilmaya zorlayanlarin gözleri daha da kararmis durumda.

Aslinda bu sömürgen egemenler, petrolün bulunmasiyla birlikte, ekonomik çikarlarini artirmanin ancak bu yolla mümkün oldugunda yanilmadilar. Wilson prensiplerinden, Truman doktrininden ve Churchill’ in planlarindan, Bush’un Büyük Ortadogu Projesine kadar öngörülerinin ve kurgularinin hepsi de ayniydi. Amaçlari, basini dik tutanlari, bir yolunu bulup kendi içinde ve aralarinda birbirine düsürmek ve ekonomik açidan disa bagimli kilmakti. Bunun en kestirme, ama acimasiz yolunu da tarih göstermisti; Osmanlinin gerileme döneminden buyana Imparatorlugun sürüklendigi savaslarin asil nedeni, disardan desteklenen irk ve din milliyetçiligi olmustur. Yemen’den eski Sirbistan’a uzanan kanli baskaldirilarin ve ihanetlerin arkasinda hep ayni saldirganlarin, sömürgen emelleri vardi.

O tarihi çok iyi okuyan Mustafa Kemal ile arkadaslari ve 12 Eylül 1980’ne kadar o inançla ülkemizi yönetenler, dis egemen güçlerin olaganüstü çabalarina karsin, 2. Dünya Savasinda oldugu gibi bu tuzaga düsmemeyi basardilar. Ne degisti de bu yalnizliga ve Donald Trump’a verdigimiz yanitta görüldügü gibi ilkel ve duygusal bir hafiflige düstük? Iki örnek olay nedenini görmeye yeter saniyorum: 1980 sonrasi kapildigimiz, “küresel sermayeye içimizden ortak yaratma” sevdasiyla ABD’nin ilk Irak’i isgaline “bir koyup üç alacagiz” anlayisiyla arka çikisimiz. Ikincisi, çevremizin lideri olacagiz hirsiyla, Bush’un Büyük Ortadogu Projesinin (BOP) basina(!) geçmemiz”. Gerisini siz doldurun artik!

Tarih: 1/21/2019 12:22:49 PM

Okunma : 210

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır