Cevikce / Haber ayrıntısı

ULUS’UN ANDI (12 Haziran Amasya Tamimi) 100 Yaşınd

Atatürk Nutuk'ta da anlattığı gibi 19 Mayıs 1919'da çıktığı Samsun'dan, İngiliz tehdidi nedeniyle Havza'ya geçer.
 

İlk aşamada Anadolu'daki asker arkadaşları başta olmak üzere, halkı örgütleyip önce İstanbul Hükümeti'ne karşı bir güç sağlamayı, sonra da o gücü Yunan işgaline karşı harekete geçirmeyi amaçlar. Bu düşünceyle Amasya'ya gelen Mustafa Kemal kent halkından büyük ilgi ve destek görür. Vaiz Kamil Efendi başta, aralarında dedem Osman (Çevikçe) Hoca’nın da bulunduğu kentin önde gelenleri tarafından içtenlikle karşılanır. Kurtuluş Savaşının başarıya ulaşmasındaki ve laik cumhuriyetin kuruluşundaki ilk harç, ilk güç kaynağı, 12 Haziran Amasya Tamimidir –Genelgesidir ya da Bildirgesidir– (22 Haziran 1919’da yayınlanan tamim, Mustafa Kemal Atatürk’ün Amasya’ya geldiği tarihten ötürü 12 Haziran Amasya Tamimi olarak tarihe geçmiştir). Özünde; egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait ve toplumsal gücün kaynağının halk olduğunu vurgular. Böylece, tarihteki diğer Türk boylarının ve Osmanlı'nın "ilahi egemenlik" anlayışından, gerçek "halk egemenliği" anlayışına geçişin yolunu açar. Padişahlık yönetiminden cumhuriyete, çağdaş bir topluma dönüşün ilk anayasası ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, yoldaşlarının ve en önemlisi ulusun ANDIDIR.

Ben bu yazımda, tamimin çok bilinen ve belgelerde yerini almış, ayrıca Nutuk’ta Atatürk’ün önemle üzerinde durduğu siyasi, askeri ve hukuki yönlerinin değil, her şeyimi borçlu olduğum Amasya’mızın ve Amasyalıların o günlerde yaşadığı bilinci, heyecanı, sorumluluğu, gururu ve sevinci sizinle bir kez daha solumak istiyorum(*):

AMASYA'YA VE AMASYALILAR
12 Haziran 1919, sıcak bir ramazan günü… Şafak sökmek üzere… O alacakaranlıkta Havza'da Ali Baba Oteli'nin önünde ufak bir kalabalık… Mustafa Kemal Paşa, Şehrin dışındaki köprüde, Samsun'dan gelirken kullandığı otomobile binmeden Belediye Başkanı'na son talimatları verirken Merzifon Amerikan Koleji'ndeki Amerikalıları taşıyan iki otomobil yanlarında durdu. Başkan korkuyla Paşaya alçak sesle emretmesini rica etti. “Saklayacak bir şeyimiz yok! Varsın duysunlar! Bu işte o kadar ileri gittik ki artık dönemeyiz”.
Amasyalılar, Gezirlikteki K(C)ülüs Tepede toplanmışlar Mustafa Kemal Paşayı bekliyorlar. “Çanakkale kahramanı geliyor…” sesi yükseldi. Amasya Mektebi Sultanisi öğrencileri yolun iki yanına dizilmişler, Atatürk'ü çılgınca alkışlıyorlardı. Paşa, otomobilden indi, “Merhaba Amasyalılar…” diye seslendi. Halk hep bir ağızdan “Sağ ol… Çok yaşa Paşam…” diye karşılık verdi. Paşa, kendisini karşılamaya gelen vaiz Abdurrahman Kamil Efendi'nin elini öpmek için uzandığında yaşlı vaiz, “Estağfurullah paşa oğlum…” diyerek ona sarıldı. O sırada Amasya Müftüsü Hacı Hafız Tevfik Efendi, “Paşam, gazanız mübarek olsun!” Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Amasyalılar çıktığınız yolda emrinizde ve yanınızda olacaktır…” diyerek tokalaştı.
Mustafa Kemal paşa önde, arkadaşları arkada, kalabalık eşliğinde hükümet konağına gittiler. İftar yemeğinden sonra hükümet konağının bir salonunda: “Aziz Amasyalılar!
Padişah ve hükümet, itilaf devletlerinin elinde esir durumdadır. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü duruma çare bulmak için sizlerle çalışmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızın kurtuluşu için gayret sarf etmeliyiz. Düşmanların… Herhangi bir saldırısına karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek vatanı en son kayasına kadar savunacağız. Amasyalılar buna hep beraber yemin edelim…”
Bütün Amasyalılar, ellerini havaya kaldırarak “Yemin ederiz paşam!” diye bağırdılar. Yaşlı vaiz Abdurrahman Kamil Efendi de dinleyenler arasındaydı. Konuşmadan etkilenip şöyle dedi: “Bu paşa başka paşa… Bu paşa bildiğimiz paşalardan değil”… Mustafa Kemal Paşa, Abdurrahman Kamil Efendi'den yarınki Cuma hutbesinde düşmana karşı direnişten söz etmesini istedi. Yaşlı vaiz bunu kutsal bir görev olarak kabul etti. Paşa Abdurrahman Kamil Efendiyi gece karanlığında evine uğurlarken ellerini tuttu: “Dikkat eyle baba, vatan uğrunda ölmek de var. Şayet başaramazsak beni asarlar, amma seni de ipe götürürler”…Yaşlı vaiz gülümsedi: “Oğul, oğul… Sen ki genç yaşta başını vatan millet uğrunda feda etmişsin, benim bu ihtiyar kelle de koy senin uğrunda feda olsun…” 13 Haziran Cuma…Amasya'nın tarihi Sultan Beyazıt Camii, her zamankinden çok daha kalabalık… Mustafa Kemal Paşa ve yanındakiler, kalabalık arasından geçip camiye girdiler. Kamil Efendi ağır adımlarla kürsüye çıktı ve cemaatin gözlerinin içine bakarak şunları söyledi:
“Muhterem evlatlarım! Osmanlı devlet ve hükümetinin artık himmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür. Artık bu hükümetten iyilik ummak abestir. Yegâne kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanmasıdır. Hep beraber Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında toplanarak vatanı kurtaracağız. Allah gazamızı mübarek eylesin.” Cemaatin hemen sağındaki mahfilde Kamil Efendi'yi dinleyen Paşa çok memnundu.

Artık ATATÜRK için ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI Başlıyor
Amasya'da ilk gece hükümet konağında kalan Atatürk, sonraki günlerde 5. Kafkas Tümeninin karargâhı Saraydüzü Kışlası'nda(**) ikamet etti. Atatürk'ün Amasya'daki ilk işi Amasya Müdafaayı Hukuk Cemiyeti'ni kurdurmak oldu. Bu arada kaldığı Saraydüzü Kışlası'nın bir odasını telgrafhane olarak hazırlattı. Amasya'dan ülkenin değişik yerlerine direniş telgrafları gönderdi: 15 Haziran'da Diyarbakır Valiliği'ne, yine aynı gün Uceymi Sadun Paşa'ya ve 18 Haziran'da Edirne'de I. Ordu Komutanı Cafer Tayyar Bey'e telgraflar gönderdi. 16 Haziran'da Padişah Vahdettin'e de bir telgraf çekerek, gerekirse görevinden istifa edip sine-i millete döneceğini belirtti.
17 Haziran'da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Atatürk'ün geri çağrılmasını istedi.
17 Haziran'da Atatürk, K. Karabekir'e çektiği telgrafta, ülkenin “ancak milli birlikle kurtarılacağını anlatmak ve bunun için her çeşit siyasi ve kişisel ihtiraslardan uzak ve yalnız milleti özgür ve bağımsız yaşatmaya yönelik örgütün, yani Müdafaayı Hukukun her bucağa varıncaya kadar yayılmasını sağlamaya” çalıştığını belirtti.
18 Haziran'da İçişleri Bakanlığı, Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri kurulmasını ve telgraflarının çekilmesini yasakladı; milli kuvvetlerin dağıtılmasını istedi. Bunun üzerine Atatürk 20 Haziran'da postanelere el konulmasını emretti. 19 Haziran'da Hüseyin Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa Amasya'ya geldiler. Onları karşılayan Atatürk, “Sizleri zahmete soktuk, fakat buluşmamız çok iyi oldu” dedi. 20 Haziran Cuma günü Atatürk'ün isteği ile Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından çağrısıyla büyük bir miting yapıldı. Mitingde konuşan Atatürk, milleti yine direnişe çağırdı. 21 Haziran'da İçişleri Bakanı Ali Kemal, İngiliz yetkililere, “Mustafa Kemal'in emirlerine uyan memur veya subayların Divan-ı Harp tarafından cezalandırılacağını” söyledi.

21/22 Haziran gecesi Amasya Genelgesi hazırlandı.
Atatürk, kendi ifadesiyle, “mevcut siyaset teorisini” değiştirmek gerektiğini düşünüyordu. Tüm siyasal, mezhepsel ve etnik bölünmüşlüklerin ötesinde Osmanlı yönetiminin; sarayın, sultanın, mevcut partilerin dışında, tamamen milletin iradesine dayanan, birleştirici, bütünleştirici yepyeni bir siyaset teorisi kurmak istiyordu.
İşte Amasya Genelgesi bu mantıkla hazırlandı.

Atatürk'ün hazırladığı Amasya Tamiminin esası, şu üç maddede toparlanabilir:
1- Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2- İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir.
3- Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Tamimde, milletin sesini dünyaya duyuracak bağımsız “milli bir heyetten”, halkın katılımıyla toplanacak Sivas ve Erzurum kongreleri ilan ediyordu. Ayrıca tamimde açıklanmayan mahrem (gizli) 6. bir madde” vardı; Askerî ve millî örgütlenme hiçbir surette kaldırılmayacaktır. Komuta hiçbir surette ve hiçbir kimseye terk edilmeyecektir. Silâh ve mühimmat kesinlikle elden çıkarılmayacaktır. Bu kararlar, 21/22 Haziran'da Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Hüseyin Rauf Bey, Albay Refet Bey ile Albay Kâzım, görevli memurlar Hüsrev Bey, Muzaffer Bey ve başka bir memur tarafından imzalandı. Daha sonra da asker, sivil yetkililere gönderildi.

LAİK DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİN’NİN KURULUŞ ANAYASASI
Amasya Tamimi hem yeni bir egemenlik bildirgesidir hem de yeni bir devletin habercisidir. Çünkü kurtuluşu ne saraydan, sultandan ne herhangi bir partiden ne de herhangi bir liderden bekliyordu; kurtuluşu doğrudan doğruya ulustan, ulusun iradesinden bekliyordu. Hem ulusal bağımsızlığa hem ulusal egemenliğe vurgu yaparak Atatürk'ün Nutuk'taki ifadesiyle “Milli hâkimiyete dayanan kayıtsız şartsız yeni bir Türk devleti kurma” düşüncesini ilk kez ilan ediyordu. Dolayısıyla Amasya Tamimi özünde bir devrim bildirgesidir.
Amasya Tamimi her şeyden önce her yönüyle bilimsel ve gerçekçidir. Önce durumun saptaması yapılmış, sorumlular eleştirilmiş, sonra çözüm yolları gösterilmiştir. Bu ne İngiliz ne Amerikan mandasıdır, ne bölgesel kurtuluştur, ne de saraya, sultana teslimiyettir. Bu başkaldırı, emperyalizme karşı tam bağımsızlık, saraya sultana karşı milli egemenliktir.
Amasya Genelgesi sultanın, halifenin ağzına bakmak yerine ulusu, kendi kaderini kendi eline almaya çağırır. Cumhuriyetin, demokrasinin temeli olan “ulusal egemenliğe” vurgu yapar. Sultanın, halifenin dinsel egemenliği yerine ulusun gerçek egemenliğinden söz eder, dolayısıyla toplumsal açıdan laiktir. Bu gün hala ulaşmak için halkın kavgasını verdiği, çağdaş uygarlık ve laik demokrasi kavgasıdır. Bedeli ne olursa olsun, elbet ve kesinlikle ulaşılacaktır.
(*) Ben, onun kadar mükemmel yazamayacağım için, çok değerli genç tarihçi ve yazar Sinan Meydan’ın iki yıl önce olağanüstü bir beceriyle kaleme aldığı yazısını, küçük katkılarla ama o canlı üslubunu koruyarak aktarmaya çalıştım. Yaşça ve başça beni bağışlayacağı ümidiyle iznini almadığım için de, gıyabında hem teşekkürlerimi hem de takdirlerimi iletiyorum..

(**) SARAYDÜZÜ KIŞLASI (O tarihte Saraydüzü’nde ve yenisi Yeşilırmak kenarında)

Tarih: 6/17/2019 7:15:07 PM

Okunma : 177

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır