Cevikce / Haber ayrıntısı

TIBBÎ BİR VAKA

Politikada, kendi dışındaki gelişmelerin rastlantısı olarak hedefine ulaşanların,
 


bir ülkeyi ne hale getirdiğinin en açık örneği, halen Türkiye’de yaşanıyor. İki yıllık İstanbul Belediye Başkanlığının elinden alınmış olması, bireysel bir “mağduriyet(!)” yaratmıştı. Ne var ki, 2002’ye gelene kadar 40 yıl süresince, büyük uğraş ve tarifsiz badire sonucu başbakan olanlar, öylesine derin acılar ve haksızlıklar gördüler ki, “mağduriyet” sıfatı yerine “manevi işkence” demek bile az gelir.
Anımsayalım: 1974’de petrol fiyatlarındaki patlamayla dünya çeyrek yüzyıl süren bir ekonomik çöküntünün akıntısına kapıldı. Bir yandan kapitalizmle komünizmin soğuk savaşı, diğer yandan enerji sorunu, özellikle kalkınma sancısı çeken Türkiye gibi ülkeleri, ekonomik ve sosyal bunalımlarla karşı karşıya getirdi. O ortamda, iki askeri darbe yiyen, yıllanmış demokrat politikacı Süleyman Demirel, hapisler dahil, katlandığı cezalara karşın asla pes etmemiş ve her defasında tekrar halkın oyuyla 9 kez başbakan olmuş ve 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmıştır.
Bütün yaşamını halkına adamış, doğruluk-dürüstlük örneği, “bu düzen değişmelidir” diyerek başbakan olan Bülent Ecevit, emeğin hakkını korumak ve milli gelirin hakça dağılımını sağlamak amacıyla attığı kararlı adımlar yüzünden iç-dış küresel sermayenin işbirliği ile üç kez düşürülmüş, iki kez cezaevinde yatmıştır.
Ülkenin kalkınmasını üstlenen kamu kuruluşlarında kırk yıl en üst düzeyden hizmet vererek engin deneyim kazanmış Turgut Özal, küresel sermayenin dünyayı ele geçirdiği ve Ortadoğu’da kanlı çatışmaların başladığı bir dönemde, hem ekonomide hem de dış ilişkilerde, hala olumlu etkileri süren bir yönetim ortaya koymuştur.
Milli Görüş siyasetinin düşünsel ve eylemli önderi Necmettin Erbakan, batının sömürgeci politikasına karşı, ulusal sanayiyi geliştirmek için yoğun bir savaşım vermiştir. O başkaldırısı yüzünden, 1969’da Milli Nizam Partisiyle çıktığı politika yolunda, hapis ve sürgün dahil, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin “mağduru” olmuştur.
Bu liderlerin katlandıkları zorluklar ve iç-dış engellere karşın, ülkenin alt yapı, enerji, ulaşım ve sulama gibi en büyük ve zor projelerini gerçekleştirdiklerini ve Türkiye’yi, dünyanın 17. Ekonomisi düzeyine çıkardıklarını, kendine saygısı ve güveni olan hiç bir politikacı asla inkâr edemez. Ama bu gün “demokrasiyi amaç değil, ülkeyi tek başına tek elden idare etmek için araç*” diye kullanan birilerinin onları inkârdan da öte karaladıklarını, kötülediklerini ve suçladıklarını görüyoruz.
Üstelik o liderlerin hepsi de demokrasiye olan inanç ve bağlılıklarından asla ödün vermediler. “Önce devlet değil, halk için devlet” anlayışını, başta silahlı kuvvetler, tüm kamu kuruluşlarına hâkim kılmak için yüreklice tavır koydular. Ama hiç biri de, bu ilke ve amaçları gerçekleştirmek yolunda hiçbir zaman, “yurttaşın birliğini, dirliğini ve iç barışı” zedeleyecek partizanlığa ve kişisel hesaplara girmediler.
Bunları niye anımsattım: Derler ya, “toplumun hafızası zayıftır, çamur at izi kalsın”. İşte öyle günlerden geçiyoruz. Covid-19 gibi yüz yıldır dünyada görülmemiş bir salgın yüzünden ülkede yaşam durmuş, halk can derdine düşmüşken en yüksek düzeyden tırmandırılan politik gerilim, sertlik, çekişme ve çatışma, sonunda kin ve nefret tufanına dönüştü. Halkın aklı, fikri, gözü ve kulağı tam anlamıyla karışmış, kararmış ve kapanmış durumda.
Seçmenin özgür iradesiyle sandığa gittiği 1950’den beri halk, bu denli karamsarlığa hiç düşürülmedi. Bu denli kışkırtıcı ve ayrıştırıcı bir propaganda görmedi. Böylesi, en çok birlik ve dirliğe muhtaç olduğumuz bir küresel salgın tehdidi altındayken, çok partili demokratik yaşam için onca bedel ödemiş laik demokratik Türkiye cumhuriyetinin yurttaşlarını, bu duruma düşürmenin sağlıklı bir nedeni olamaz! Yoksa politika yaşamımın en demokrat, en doğrucu ve en değerli ismi Turan Güneş Hocamın kırk yıl önce bir lider için söylediği gibi “tıbbî bir vaka” ile mi karşı karşıyayız.
(*) 2004’de Rize’de Başbakan R.T. Erdoğan’ın konuşmasından

Tarih: 5/10/2020 11:22:20 PM

Okunma : 185

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır