Cevikce / Haber ayrıntısı

UYGULAMALI SİYASET 8 (Seçim olur mu ki?)

Nerden çıktı yine başta covid-19 salgını, her alanda yaşanan bunca bunalıma karşın seçim tartışması?
 

Bence, AKP ile MHP arasında “güvensizlik var” haberleri, medyanın gündemine erken seçimi getirdi.
Devlet Bahçeli’nin geçmişini bilenlerin bu haberlere kulak vermesi çok doğal; Anımsayalım, 2000 krizi patladığında Bülent Ecevit’in başbakan olduğu DSP-MHP-ANAP koalisyonu hükümette idi. Yıllar öncesinden süregelen enflasyonist politikaların sonucu çıkan ekonomik yangını, söndürmek için Başbakan Ecevit bütün sorumluluğu üstlendi ve çok sıkı bir istikrar politikası uygulamasına girişti.
O günleri yaşayan politikacı olmaktan öte Devlet Planlama kökenli bir iktisatçı olarak, özellikle Merkez Bankası başta, gerekli mali ve ekonomik kurumların özerkliği başta alınan yasal ve idari karaların çok yerinde olduğunu, o zaman yazdım, bu gün de aynı görüşteyim.
Hemen belirteyim, o politikalar sonucu halkın çok sıkıntılı bir döneme girdiği bir gerçek. Ne var ki, başka çözüm yoktu. Uzmanlara göre uygulamadan ödün verilmez ise, kriz iki yıl içinde kontrol altına alınabilirdi. Öyle de oldu. 2002 yılının ilkbaharında göreceli bir istikrar sağlandı. Elbette 1950’den beri yaşanmayan o derinlikte bir çöküşten düze çıkışın, halkın mutfağına ve günlük yaşamına yansıması, en iyimser olasılıkla bile 4-5 yıl alırdı.
Bu bilgilerden sonra gelelim Devlet Bahçeli ve erken seçim konusuna; AKP yeni kurulmuş. Başında kısa süre hapis yatan “mağdur” lideri R.T. Erdoğan var. Çok sert bir muhalefet yapıyor. Tek konusu, halkın aş-iş derdi. Sorumlu ve çare arayan büyük seçmen kitlesi için, denenmemiş “kendilerinden” bir Kasımpaşalı halk çocuğu.
Devlet Bey koalisyonun ortağı ama kendisini, ekonomiyi götüren bilgiç havalı DSP’lilerin dışladığı korkusuna kaptırmış. Üstelik “2002 yılının ilkbaharında göreceli bir istikrar sağlanacağına inanamıyor. Dolaysıyla, geleceğin çok daha kötü olacağı korkusuna kapıldı ve kendisini kurtarmak için Erciyes’in tepesindeki 9 Işık festivalinde “erken seçimi” ilan etti.
Sonuç bilinen; 3 Kasım 2002 seçiminde, koalisyon ortağı DSP-MHP-ANAP başta, mecliste olmayan ve genel başkanı seçmen indinde başarısız CHP dışındaki bütün partiler tasfiye oldular. AKP yüzde 34,4 oy aldığı halde, tek başına hükümet kurabilir sayıda milletvekili çıkardı. Tek muhalefet partisi kalan CHP ise ancak yüzde 19,4 oy alabildi.
2007 seçiminde MHP yüzde 14,3 oy aldı ve yeniden mecliste grup kurdu. O dönem, CHP Genel Başkanı ile R.T. Erdoğan’ın karşılıklı tırmandırdıkları daha çok kişisel çekişmeyle geçti. “CHP’nin arkasından gidiyor” görüntüsünden çekinen Devlet Bahçeli o dört yıl boyunca daha alçak sesli muhalefet götürdü. 2011 seçiminde MHP’nin oyu 13’e düştü.
2015 seçimine giderken yüzde 10 baraj korkusuna kapılan Devlet Bahçeli, o güne kadar görülmemiş sertlikte ve üslupta Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmeye başladı. Çözüm süreci ve 17-25 Aralık yolsuzluk dosyası başta, en ağır suçlamaları seçim sabahına kadar dilinden düşürmedi.
Bu propagandası sonuç ta verdi. AKP’nin ilk kez çoğunluğu yitirdiği 7 Haziran seçiminde MHP oyunu yüzde 16,3’e çıkardı. Etnik kimliğini aşma ve Türkiye partisi olma vaadiyle seçime giren HDP ise yüzde 13,1 oy aldı. Tek Adam olma yolundaki R.T. Erdoğan’ı durdurmak için CHP’nin, “birlikte hükümet kurma” önerisini kabul etmeyen ve öylece 1 Kasım 2015 seçiminin yenilenmesine neden (karar veren) Devlet Bahçeli oldu.
Ne var ki, 1 Kasım seçiminde MHP’nin oyu 11,9’a düştü ve R.T. Erdoğan’ın bu günlere gelmesinin yolu bütünüyle açılmış oldu. Öyle de kalmadı, Devlet Bahçeli genel başkanlığı elinde gidiyor korkusuyla, anayasa değişikliği ile Tek Adamlığını fiili durumdan hukuki duruma geçirmek isteyen R.T. Erdoğan’a yamanmayı yeğledi. Yani 2016 anayasa referandumuna da Devlet Bahçeli’nin desteği (kararı) sayesinde gidildi.
Artık ondan sonrasını hala yaşıyoruz. Cumhur İttifakı, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimde yapılan seçim kanunu değişikliği vb. hep Devlet Bahçeli’nin isteği, rızası ya da desteğiyle oldu. MHP arkasını devlete dayamış, AKP’de, yasama başta hemen her konuda Tek Adamın istemlerini yapabilir bir ortak bulmuş oldu. Zaten R.T. Erdoğan “çözüm sürecini” buzdolabına kaldırdıktan sonra, “laik demokratik cumhuriyet sisteminin yerine İslâmî cumhuriyeti getirme planını”, Türk-İslam sentezcilerin oyunu arkasına alma hesabına göre yapmıştı.
MHP’ye çok oy kaptırdığı 31 Mart ve dahası 23 Haziran 2019 belediye seçimlerinden sonra, AKP içinde cumhur ittifakına dönük tartışma çıktı. Ve el altından MHP’ye seçenek olarak cumhur ittifakına İYİ Partiyi çekme girişimleri başladı. Meral Akşener ile R.T. Erdoğan’ın mecliste bir törende çekilen “el ele” fotoğrafı da bu haberleri doğrular görünümündeydi.
Düne kadar, benzer sıcak sözleri ve görüntüleri sürdüren İYİ Partinin, geleceği için millet ittifakının yerine cumhur ittifakına niyetli olduğu bir gerçek. Son günlerdeki CHP’ye dönük HDP ile ilgili sinsi sözler ve sonunda “Memleket Masası” önerisi, bu gerçeği belgeliyor.
Bu saptamaların muhatabı, diğer partilerden daha çok elbette ki MHP (Devlet Bahçeli) olacaktı. Oldu da; “İP’in Memleket Masası önerisi, buna CHP’nin sıcak ve sempatik yaklaşımı, marjinal ve marazi partilerin Meclis’te grup kurabilmeleri maksadıyla milletvekili transfer sezonun tekraren açılması Türk siyasetinin esef verici talihsizliğidir'' diyen Devlet Bahçeli, üstü kapalı erken seçim çıkış da yaptı: “Siyasi partiler kanunu hemen değiştirilmelidir, seçim kanununda düzenlemeler yapılmalıdır”.
Demek ki, neymiş; 2002’den beri olduğu gibi erken seçimin olup olmayacağına yine Devlet Bahçeli karar vermek istiyor. Ancak bu kez ondan önce seçimin zamanına, salgının gidişatı karar verecek gibi. Elbette, Covid-19’dan da önce, AK Sarayın seçimin olup olmayacağı ve ne zaman ve nasıl olacağı konusundaki “Tek Adamlık” hakkı, saklı kalmak koşuluyla!

Tarih: 5/18/2020 10:22:56 AM

Okunma : 178

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır