Cevikce / Haber ayrıntısı

Küresellesme ve Sosyal Demokrasi

Siyasal ideolojiler, gerçek durumu (statükoyu) degistirmeye yönelik soyut düsünceler ve savlar bütünüdür. Dolayisiyla kimi ideolojiler tarih içinde tutarlilik ve uygulama gücü, olanagi buldukça toplumlari etkilediler. Daha geriye gitmeden denilebilir ki, 11 Eylül 2001’den buyana artik somut gerçege tam uymayan politik savlarin, önermelerin ciddiyeti ve sansi kalmadi. Bu nedenle Amaç ve Hedefleri açisindan Sosyal Demokrat önermeler uygulanabilirligi oraninda sonuç alabilir, alacaktir.
 

Türkiye'de 1. ve 2. plan dönemlerinde (Benim de DPT'de çalistigim yillar) Sanayilesme ülke için 1 numarali hedef idi. Türkiye'nin ekonomik Kalkinmasi, Sanayilesme ile özdesti. Sanayilesme hedeflerine ulasmak için her türlü ekonomik, mali ve fiziksel fedakarliga katlanmasi gerekir diye, düsünülüyordu. 1960'larin basinda Turizmi özellikle döviz getirici sektör olarak önerenler açiktan kinaniyordu.

Sanayilesmenin yaratacagi henüz görünmeyen, ama batidaki örneklerinden dolayi çok iyi bilinen çevre sorunlarini sanki bilerek göz ardi etmeyi çok dogru ve hakli buluyorduk. 1965'den sonra özellikle KIT'lerin sanayilesmedeki islevlerini artirdiklari için "solculukla" suçlanan ve sonra tasviye edilen Planlamacilar gittiler. Yerlerine Demirel' in kadrolari geldi. Türkiye'de sanayilesme konusunda en ciddi yatirimlar, hem de Devlet eliyle, 1966 - 1971 arasi programlandi, bir kismi ayni donemde gerçeklesti.

Petro kimya, Alüminyum, Rafineriler, Demir Çelik, Büyük Tekstiller, Ilaç sektörünün önemli yatirimlari ve Otomotiv bu dönemin projeleridir. Demirel, sanayilesme konusundaki emekleri için, bütün konularin üstünde bir heyecan ve hakli bir övünme duygusu tasir.

Ben, o dönemde yazdigim makalelerimde hep, ekonomik kalkinma ülkenin en öncelikli konusudur ve kalkinma esittir sanayilesmeyi isledim durdum. Bana göre Özal'in yanlisi dogrularindan çok fazladir. Belki de, tek dogrusu sanayilesme konusunda cesur ve kararli politikasidir.
Elbette bu belirttigim sanayilesme uygulamasi 1965 - 1985 arasi ülkenin harcama ve gelir yapisini da kendi gerçegi paralelinde etkiledi.

Yine ayni dönemde dis iliskilerimiz bu politikaya bagli yön aldi. Özellikle Sovyetlerle iliskilerde, Avrupa ve Amerika ile gelisen tartismalarda hep ekonomik nedenler yönlendirici faktör oldu. Bütün bunlari, asil üzerinde duracagim konulara hazirlik için animsattim.

Bugün ülkemizin ana sorunlari üç ana baslikta toplaniyor. Digerleri, bunlarla baglantili veya bunlarin sonucudur.

Birincisi Türkiye’nin ekonomik açidan artik dünya ekonomisinin bir parçasi oldugu ve dolayisiyla, küresellesmenin olanak ve sorunlaridir. Bilinen hizli gelismeler sonucu 2000'lerin dünyasinda hemen tüm ekonomik faaliyetler, günlük olarak dünya ekonomisinin gölgesinde veya paralelinde olusuyor.


En uzak bir dis merkezde gelisen bir ekonomik olay, satilan bir mal, artan bir fiyat, batan bir banka, Istanbul'dan Gaziantep’ e kadar yarim gün içinde etkisini gösteriyor. Tarimdan, teknolojisi en yüksek sanayi dalina kadar ayni seyi görmek olasi. Bunun sonucu, her ekonomik mali, parasal faaliyetin artik sadece Türkiye'de degil, agirlikli olarak bati diye adlandirdigimiz kisminda Dünya ile birlikte yasanmakta oldugunu kabul etmemiz gerekiyor. Böyle olunca dünyada olusan Gelirin Paylasimi, ülkeler arasi yarisin, mücadelenin, rekabetin ve hatta süren savaslarin ana konusu haline gelmistir. Artik, Türkiye'nin kendi hakki olan payin, ne yapip yapip en yüksege çikarmak ülkeyi yönetenlerin birinci sorunu olmalidir.

Ürettigimiz mal ve hizmetlerin sagladigi gelirin bir kisminin ülke disinda bir yerlere haksiz transferine hiç firsat vermemek gerekiyor. Basit olarak ülkenin ekonomik yönetimin ilk görevi, Uluslararasi ekonomik faaliyetten ülkemizin payinin artirilmasi, hakkinin alinmasidir.

Ikinci temel konuda, özellikle yukarida üzerinde durdugum sanayilesme çabalarinin sonucu ortaya çikan ve son yillarda tehlikeli düzeye ulasan “çevre” sorunlaridir. Çevre konusu ülkemiz için bana göre, artik fiziksel çevrenin yani sira yolsuzluk ve kurumsal ahlaksizlik ve hukuksuzlugu da içermektedir. Bu genis tanimi ile çevre sorunu Kamu yönetiminin en temel ve en zor konusudur. Bu zorluga karsin Ülkemizin genç kusaklari bu konunun bilinçli ve güçlü destekçisidir. Ayrica,alinacak her önlem ve çözümlerin gerektirdigi teknik ve hukuki olanaklar artik yeterince vardir.

Üçüncü konuda Türkiye’nin bütün dünya ülkeleri arasinda en kötü durumunda olan Gelir Dagilimidir. Arastirmalarin ve istatistiklerin ortaya koydugu veriler, gerçegin yarisidir. Anadolu Topraginin dogal ve dünyada esi olmayan zenginligi sayesinde büyük sosyal patlamalarin olamamasi son 10 yilda artarak yasanan gelir dagilimindaki uçurumu sanki saklamaktadir.

Bu sorunlara geçerli ve gerçekçi çözüm için, özünde bunlari içeren politikaya ve o politikaya içtenlikle ve yüreklice sahip çikacak politikaciya ihtiyaç vardir. Bu konular batida oldugu gibi ülkemizde de Sosyal Demokratlarin temel konularidir. Özellikle ekonomik iliskimizin en yogun oldugu Avrupa’nin çogu ülkesinde sosyal demokratlar ülke yönetimindeler. Bu sorunlarin üstesinden gelme sansi, bu nedenle de Türkiye’de gelecek Sosyal Demokrat iktidar açisindan çok daha yüksektir.

Tarih: 11.12.2003

Okunma : 897

Kategori : NTVMSNBC

yorum oku/yaz - Yazdır