Cevikce / Haber ayrıntısı

O Bir “Laik, Demokratik Ulus Devlet” Idealisti

Amerika’dan, Asya kitasinin pasifik kiyisina kadar, dünyanin karsi karsiya oldugu temel sorunlar dört baslikta toplaniyor:
 







“Ekolojik kriz”, “Ekonomik sistemdeki dengesizlikler”, “Biyogenetik devrimin (genetik olarak degistirilmis hayvan ve bitkilerin kullanimi) olumsuz sonuçlari” ve “ Irk, din, mezhep çatismalarinin yarattigi toplumsal bölünmeler”. Ilk üçü, son çeyrek yüzyilda, gelismis sanayi ülkelerinin küresel saldirisi yüzünden, Türkiye’nin de içinde oldugu, genel tanimiyla, fert basina milli geliri on bin dolar dolayindaki gelismekte olan ülkelerde, en ciddi tehdit haline gelmis durumda. 2003’teki ABD’nin Irak’i isgaline kadar ülkemizi yönetenler, petrol paylasim savasinin bölgemizde çikardigi, irk, din, mezhep çatismalarindan, olabilen en az zararla olsun, Türkiye’mizi esirgemeyi basardilar. Bu gün artik, her bakimdan gerçekte ayrilmis olan bir bölgemizin varligi ve o nedenle büyük kentlerimizdeki toplumsal çatismalar, ülkeyi “çözüm” adi altinda, tam bir “çözümsüzlüge” sürüklemis durumda! Iste bu tabloya, sorumlu bir akilla baktigimizda, 10 Agustos “cumhurbaskanligi seçiminin” tarihsel ve yasamsal önemini çok daha dogru anlariz.

Türkiye, küresel yayilmacilara karsi verdigi kurtulus savasi sonrasinda ulus devletini kuran ilk Müslüman cumhuriyettir. Bugün dünyanin ekonomik anlamda en güçlü ve en büyük ulus devleti Çin’dir. Amerika Birlesik Devletleri ulusal çikarlari için petrol basta dogal kaynaklarini istismar etmek istedigi ulus devletleri bölüp, parçalayip yok etmek için basta savas, her saldirgan yolu kullanmaktadir. Ingiltere, ulus devlet yapisini yitirmemek için Avrupa Birligi (AB) üyesi oldugu halde, Euro para birligine girmemistir. Kita Avrupa’nin iki büyük ulus devleti Almanya ve Fransa, Yunanistan gibi AB’nin diger zayif ülkelerini baski altinda tutmayi sürdürüyor. Komünizm sonrasi Rusya, petrol kaynaklari sayesinde güçlü bir ulus devlet konumunu yeniden kazandi.

1970’lerin ortasinda patlayan petrol krizleriyle birlikte ABD kaynakli sermaye, “küresellesmenin” dügmesine basti. Hizlanan enflasyonun etkisi altindaki Türkiye, uluslararasi sermayenin icra memuru IMF’nin baskisiyla, ulus devlet hedefinden geri dönmeye 24 Ocak kararlariyla,1979’da zorlandi. Uygulanan liberallesme politikasi, yüksek oranda devalüasyonu, her alanda yabanci sermaye kolayliklarini ve kamu iktisadi tesekküllerinin (KIT’lerin) özellestirmesini içeriyordu.

Bu politikaya, sosyal demokrat partiler, sendikalar, küçük ve orta boy sanayiciler, küresel sermayeyle isbirligi içinde olmayan her sektördeki üreticiler ve onlarin sivil toplum örgütleri karsi çiktilar. Ne var ki,1990’larin basinda, komünizmin Moskova’da çökmesiyle, var olan denge kapitalizmin yararina hizla bozulunca, meydan küresel sermayenin yerli ortaklarina kaldi. 1990’larin ikinci yarisinda enflasyon firtinasina kapilan ekonomi 2000’de çökertildiginde, ülkeyi yönetenlerin basvuracagi tek kapi yine, küresel sermayenin kontrolündeki IMF idi. Son üç seçimdir ülkeyi yöneten AKP ve Basbakani R. T. Erdogan da, 2002’den bu yana, küresel sermayenin yandasi yeni isbirlikçileriyle, esip üfürmeye devam ediyor. Yolsuzluk ve rüsvet almis basini gitmis. Gelir dagilimi uçurumu derinlesmis. Çalisan nüfusun büyük çogunlugu yani orta ve düsük gelirliler, sonu gelmez bir borç batagi içinde. Okumus issiz orani en yüksek ülke Türkiye. Böyle bir ortamda, halkimiz ilk kez cumhurbaskanini seçmek için 10 Agustos’ta sandiga gidecek. Iste, bunlari yazmama, Çankaya’ya aday arayisiyla ilgili Baskanlar, Kiliçdaroglu ve Bahçeli’nin tavir ve söylemleri neden oldu;

Dr. Mehmet Haberal’in, 1991’e kadar, bir aydin olmanin ötesinde, politikayla ilgisi yoktu. Dur-durak bilmeden, gözüne uyku girmeden çalisarak ve çabalayarak, yurdunda ve yurt disinda olaganüstü basarilara imza atti. On binlerce cana, saglik, binlerce insana is ve as verdi. Çokluklari mutlu etti. Kiskanan karsitlarini bile, sevdi ve sevindirdi. 1991 seçimleri öncesi, ANAP Genel Baskani Mesut Yilmaz’in karsisinda, memleketi Rize’den aday yapmak için DYP Genel Baskani Süleyman Demirel’in, Dr. Haberal’i iknaya nasil ugrastiginin, en yakin taniklarindanim. Seçim sonrasi kuracagi hükümette bakan olacak Dr. Haberal’in, halkin en büyük sorunu ‘saglikta’, devrim yapacagini hepimiz bekliyorduk. O nedenle, Erdal Inönü’nün partisi SHP ile kurdugu 1991 Koalisyonunda, Basbakan Demirel’in onu disaridan saglik bakani yapmamasina alinmisti! Hakliydi da, çünkü her görevde oldugu gibi bütün varligiyla kendisini politikaya hazirlamisti. Iste o tarihten sonra, laik demokratik cumhuriyete ve halkina karsi duydugu sorumlulugu, Dr Haberal’i da siyasete çekti.

Halkin hizmetinde sergiledigi üstün hizmet, politika çevresinin de takdirine neden oldu. O nedenle, 2000’de Basbakan Ecevit, Mehmet Haberal’i koalisyon ortaklari Bahçeli ve Yilmaz’a, cumhurbaskani adayligi için önerdigini duyduk. Gerçeklesmedi ama artik, Dr. Mehmet Haberal, ülkesinin ve halkinin sorunlarini düsünme ve çözüm arama anlaminda, her aydin ve düsünür kadar siyaset adami olmustu. Ona da yakisan oydu. Ta ki, Basbakan R.T.Erdogan’in 25 Ekim 2003’te, 77 üniversite rektörünün, “laik demokratik cumhuriyet ilkelerine” bagliliklarini yinelemek için Anit Kabir’e yürüdükleri güne kadar. O gün ve bugünün basbakani, yarinin cumhurbaskani adayi ve gelecek günlerin “baskanlik” hirsi içindeki R.T.Erdogan, AKP’yi kurarken, etkin ve yetki bir hemserisi olarak, destegini istedigi Dr. Mehmet Haberal’in, bu tavrini içine sindiremedi. “Sen katilma” ricasini(!) dinlemedigi Mehmet Haberal, artik “haddini bilmeli ve cezasini çekmeliydi”!

Zonguldak Milletvekili Dr. Mehmet Haberal’i Silivri’den geldigi günden beri izliyorum. Biraz solgun ve yorgun gözükse de, gözlerinde çok daha bilinçli, inançli ve heyecanli bir bakis var. Kirk yildir tanidigim Haberal Hoca'nin Silivri’de yatmasinin bir tek nedeni vardi; Yürekli bir “laik, demokratik ulus devlet” idealisti olmasiydi. Özel Mahkeme savcilari, Dr. Mehmet Haberal’a attiklari suçun delili olarak, “laik demokratik cumhuriyet anayasasinin öngördügü dogrultuda bir siyasal parti çalismasina öncülük etmek”, “AKP hükümetinin, insan haklarini ve özgürlükleri kisitlayici ve basta özellestirmeler, ulusal çikarlara aykiri uygulamalarina karsi çikmak” gibi, laik, demokratik ulus devlete sahip çikan eylem ve söylemlerini gösterdiler.

Aradan dört yil geçti, “demokrasiyi, gizli hedefinin ‘kutlu(!)’ yolunda, araç” olarak kullanan “Kindar’in” tetikçiligini yapan o savcilar ve yargiçlar yitip gittiler. Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, laik cumhuriyetin yilmaz savunucusu olarak, demokratik ulus devletinin yarar ve çikarlari için, yüksek bir bilinç ve görev anlayisiyla, siyasal savasimi yolunda dimdik ayakta.








Tarih: 2.06.2014 08:21:11

Okunma : 521

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır