Cevikce / Haber ayrıntısı

10 AGUSTOS’A DOGRU!

Adayligini açikladigi gün R.T.Erdogan, her seçim aksami parti balkonundan yaptigi gibi, laf olsun diye, “Görevim süresince tek ama tek gayem, 77 milyona hizmet üretmek olacaktir” dedi.
 



Yine her balkon konusmasinin ertesi gün oldugu gibi, bu kez de, o sözünün tam tersine, basta muhalefet partileri, kendisine düsman (!) saydigi herkese nefret ve kin duygularini kusmayi hem de daha yüksek sesle sürdürdü. Yani diyor ki, Çankaya’da partizan bir cumhurbaskani olarak, bana oy vermeyenlerle tarihi hesaplasmami ve kavgami sürdürecegim!
Basbakanliginin ilk günlerinde, nasil ki, “demokrasi bizim için amaç degil, hedefimiz yolunda araçtir” diyordu. Simdi de, “ ‘cumhurbaskanligi’, (kendince dogrudan seçildigi için ‘baskanlik’), ülkenin ve halkin birligi için degil, hedefim yolunda, güçlü bir posttur” diyor. Basbakanligin ilk on yilinda, “kan kusup, kizilcik serbeti içerek” gizledigi gerçek hedefinin ise, (vesayeti askerden kendi eline alinca açikladigi gibi), laik demokratik cumhuriyet degil, ilimli Islami cumhuriyet oldugunu biliyoruz. O nedenle de, kamusal yetkilerinin tümünü, “dindar bir nesil yetistirmek” için kullanacagina adeta yemin etmis durumda!
Iste adayligini açikladiginin ertesi günü imam hatiplilerle yaptigi toplantida yaptigi konusmanin ana hatlari: "Imam-Hatip okullari çok ciddi bir toplumsal ihtiyaç sonucu ortaya çikti. Uzun yillardir devlet bizde maalesef vatandasina göre sekil almak yerine, vatandasina sekil vermeye çalisti. Çocuklarimizi, gençlerimizi belli bir kaliba sokmaya çalisiyordu. Torna tezgâhindan çikmis tek tip vatandas yapmaya çalisiyordu. Din yoktu. Dini degerler, manevi degerler yoktu. Gezi olaylarinin altinda yatanlar böyleydi. 17 Aralik olaylarinin altinda yatanlar böyleydi. Imam-Hatip'ler bir direnis, bir direnç olarak ortaya çikti. Imam-Hatip okullari aslinda bir düsüncenin isyanidir. Bir fikrin adeta isyanidir, itirazidir. Derdimiz su: ahlakiyla, ülkesinin gelecegi için milli degerlerine sahip çikacak bir nesil çiksin. Derdimiz bu. Ben karsimda gördügüm bu nesle inaniyorum.”

Bu satirlari yazdiktan sonra dün, Yasar Nuri Öztürk’ün “Insanlik deizme siginmak zorunda kalacaktir” baslikli yazisini okudum. Yazida, http://www.yurtgazetesi.com.tr/insanlik-deizme-siginmak-zorunda-kalacaktir-makale,1447.html Hoca’nin yaptigi su saptama : “Islam cografyalarinda din adina hayati cehenneme çeviren dinci tasallut her gün biraz daha güçlenerek kitleleri hegemonyasi altina almaktadir. Laiklik, Islam dünyasinda zaten yoktu; Türkiye’de de yok edildi. Simdi, laiklik öncesi dönemin istirapli kulvarina yeniden girilecektir”. Hocanin bu öngörüsü, bana yukaridaki yazdiklarimla dogrudan ilgili geldi. O nedenle, Basbakanin, “Derdimiz bu. Ben karsimda gördügüm bu nesle inaniyorum” cümlesinden sonra yazimi, baslarken düsündügüm gibi degil, R.T.Erdogan öncesi Anadolu dindar gençliginin gerçegini animsatan bir yazimla bitirmek istedim;
xxx
"Bunda yoksul isen Anda yücesin”
Bu baslik, bir ilahi misraidir. Hani mevlithanlar camilerde hep bir agizdan okurlar ya, iste onlardan birinin bir sata. Anlami açildiginda, "Bu dünyada yoksul isen, öbür dünyada her varligin olacak" demek isteniyor.
Ramazan ayi Müslümanlarin oruç tutma ayidir. Bu ay Islam'da ibadetin en yogun yapildigi bir ay olarak da algilanir. Ramazanda, günde kilinan namazlarin ve namazlardaki rekâtin (secdeye gitmek dâhil, ayakta dua okunan durus) sayisi olagan namazlara göre çok fazladir. Örnegin, teravih ile birlikte kilinan yatsi namazi 33 rekâttir. Eskilerde, Ramazan gecelerini hiç uyumaksizin imsak zamanina kadar ibadetle geçirenler çogunlukta idi. Elbette ertesi gün is-güç yoktu. Hatta daha eskilerde, Istanbul'da esnafin bir kismi dükkânini hiç açmaz ya da birkaç saat açarmis. Bugün hâlâ Anadolu kentlerinde is saatlerini oruç düzenine göre ayarlayan yerler vardir. Oruç tutsun tutmasin, ramazan ayinda dini kurallara aykiri davranmak, çogu yerde cesaret ister. Ayrica, ibadetin tarikatlara göre sekli, süresi ve zorunlulugu konusunda farkliliklar ve görünmez bir rekabet vardir.

Islam'in diger 4 kosuluna oranla, 7 yasinda baslanmasi gereken orucun, çocukluk ve gençlik çaginda çok daha yaygin ve inançla uygulandigi bir gerçektir. Bir anlamda digerlerinin bireyselligine karsin oruç ve ramazan Islâmiyet’in toplumsal denebilecek bir ibadet kosuludur.
Benim çocuklugumda, ramazanda iftardan sonra her aksam ayri bir camide teravih namazi kilmak çok güzel bir heyecandi! Amasya, Istanbul'dan sonra Bursa ile birlikte Osmanli'nin dini kültür ve egitim merkezlerinden biridir. O kadar çok ibadet yeri vardir ki, istenirse 30 ramazan baska bir camide namaz kilinabilir. Eskiden, bir baska özellik de, sehrin en güzel mevlithanlarinin, olusturduklari ilahi gruplari ile her aksam degisik bir camide olmalariydi. Ben de, arkadaslarimla onlarin gittigi camileri izler, teravih namazini orada kilardik. "Çakirin Abdullah ve Arkadaslari" hepimizi çok duygulandiran ve rast basta, ilahilerinde en güzel makamlari icra eden gruptu. Ilahileri okurken kisik sesle de olsa temposuna uygun vücut hareketleri ile onlara eslik etmek en büyük gururumuzdu: "Bunda yoksul isen anda yücesin" Bu bir küçük sözcük, inançli ruhlara "Dünyada katlanacagi ezikligin ve yoksullugun karsiligi olarak, cennette mutlaka zenginlige kavusacagi umudunu ve hayalini" vaat ediyor!

Intikam ruhu ile cennete gitmek için onlarca Müslüman kardesini bile öldürmenin ilahiligne inanmis, Filistinli Hüsam Abdul'lari, Bingöllü Elaltuntas'lari, Pakistanli Ramizi’leri, Fasli Ahmet Hasan'lari siyasal emellerine alet edenlerin elinden, baska gençleri kurtarmanin bir yolu mutlaka bulunmalidir.











Tarih: 8.07.2014 20:39:10

Okunma : 497

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır