Cevikce / Haber ayrıntısı

“BAGIRA TAS BASMANIN” zamani!

Gürkut Acar’i ilk kez, “Baykalci kadro harekâtinin” basladigi 1976 kurultayinda tanidim.
 





















Aydinlik içinde yatsin Antalya baskanimiz Hamit Günal’in il yönetiminde ve kurultay delegesiydi. CHP Antalya M.V. Acar, o günlerdeki, inançli heyecanini, bu gün daha da bilinçli sürdürebilen az sayidaki CHP’lilerdendir. Hala yolun basindaki gibi, ulusal sorumlulugu baskin olan, “omurgasi sapsaglam” bir sosyal demokrattir. Hiç durmadan ve özverili çalismasina karsin, ancak 45 yil sonra 2011’de milletvekili oldu. 68 kusaginin öncülerinden biri olarak, yarim yüzyildir, kimi baro baskani bir hukukçu, kimi CHP il baskani politikaci olarak, dünyada ve Türkiye’de olan siyasal mücadelelerin hep içinde olmustur. O nedenle,12 Mart 1971 dolayli darbeden bu yana, bütün zamanlarin en büyük degisim ve dönüsümünü bire-bir yasamis bir siyaset adami, ayni zamanda da eli kalem tutan bir aydindir. Yillardir izliyorum; yazdiklariyla, pek çok yorumcuyu yaya birakan saptamalari ve degerlendirmeleri var.



Bunca zamandir akil etmedim de, neden simdi asagidaki yazsini sizinle paylasiyorum, diyeceksiniz; “Çati Adayi” konusu, açiklandigi saatten beri, laik cumhuriyetçi genis bir kesimde tartisilmaya devam ediyor. Özellikle de CHP içinde, ciddi bir ayrisma yaratti! Açiklama öncesi ben de, yazdigim iki yaziyla, MHP Genel Baskaninin ön alma çabasina dayali, çati aday yaklasimini, sonuç alma açisindan dogru bulmamis ve su öneriyi yapmistim: “Agustos seçiminde muhalefet partilerinin ilk ve öncelikli hedefi, birinci turda ‘R.T.Erdogan’in yüzde 50’yi geçememesi’, olmalidir. Ikinci turda kazansa da, artik halk, R.T.Erdogan’in ‘erisilmez bir güç’ olmadigini anlayacaktir. Ayrica, birinci turda büyük olasilikla CHP’nin adayi ikinci olacagi için ikinci tur seçimi, R.T.Erdogan’la, CHP’nin adayi arasinda olacaktir. Birinci turda MHP basta, muhalefetin yani, R.T.Erdogan’a oy vermeyen seçmenin de sicak bakacagi birisi oldugunda CHP’nin adayi, muhalefetin de ortak adayi haline gelecek ve seçimi kazanma sansi artacaktir”.



Açikçasi, Baskan Kiliçdaroglu’nun “çati adayi” karari bana göre de (yine belirtiyorum), sonuç açisindan, yanlis olmustur. Bu görüsüme karsin, tepki gösteren ve bildiriler yayinlayan milletvekili arkadaslarimin tepkisini anlamakla birlikte, ülkenin R.T.Erdogan yüzünden geldigi bu asamada, bu parti içi tartismayi tirmandirmanin 10 Agustos sonuna birakilmasinin, çok daha yerinde olacagi kanisindayim. Iste bu yüzden Antalya MV. Gürkut Acar’in yazisini, benim gibi o yillari, sorumlu durumda yasayanlarin özenle okumasini diliyorum:

xxx



Gürkut Acar

25.06.2014 Antalya Milletvekili

GELIYORUM DIYEN FELAKET



Birkaç gün önce CHP’nin 1976-1980 yillarinda Il Baskanligini yapmis olan arkadaslarim, Nevsehir’de, 1980 öncesinde katledilmis CHP Il Baskanlari için bir anma toplantisi düzenlediler. Meclis çalismalarim nedeniyle gidemedim.

Onlar bizim siyaset sehitlerimizdir.

Onlari unutmamak, unutturmamak zorundayiz.

Bir darbeyi getirmek için yapilan planin bir parçasiydi onlarin öldürülmeleri.

Ben de o sirada CHP Antalya Il Baskaniydim.

Bu toplanti beni yillar öncesine götürdü…

12 Eylül 1980’ den bir yil önce darbenin ayak sesleri duyuluyordu.

Sokaklarda insanlar öldürülüyor, polis ve bekçi öldürerek baslayan terör giderek tirmandirilip CHP’nin il Baskanlarina uzaniyordu. Kayseri Il Baskani Avukat Mustafa Kulkuloglu, Adana Il Baskani Avukat Ahmet Albay, Nevsehir Il Baskani Avukat Zeki Tekinel birer, birer öldürüldüler.

Zeki Tekinel’in cenazesine gidenlerin bulundugu topluluk bile kursun yagmuruna tutuldu.

Daha sonra da degisik siyasi partilerden eski milletvekilleri, taninmis gazeteciler, Üniversitelerde gencecik çocuklar vuruldu.

Artik halk evinde rahat uyuyamaz hale geldi.

Aksamlari erkenden herkes evine çekilmeye basladi.

Kahramanmaras ve Çorum’da Alevi katliamlari yasandi.

Kahramanmaras’in yakin çiftliklerine silahlar getirildigi, sehirde gerilimin gittikçe arttigi en üst makamlara kadar ulastirildigi halde sanki hiçbir sey yokmus gibi yapildi.

Parti örgütleri birbirine dis bileyecek hale getirilmisti.

En büyük partinin baskani “bana sagcilar suç isliyor dedirtemezsiniz” demisti.

Kitleler birbirine düsman edilmisti.

Bir el sagcilara da solculara da silah sagliyordu.

Iki tarafin vurusmasi, gittikçe daha insafsiz boyutlara ulasiyordu.

Hava gittikçe karariyordu.

Derken Hürriyet Gazetesi; iki büyük siyasi partinin bazi konularda uzlasmasi için bir kampanya baslatti.

Illere heyetler göndererek iki büyük partinin il merkezlerini ziyaret ediyorlardi.

Ne var ki is isten geçmisti.

Kimsenin digerine tahammülü yoktu.

Bu girisim, CHP Antalya Il Baskani olarak benim de tepkimi çekmisti.

Bir araya gelmeyi kabul etmedik.

Görüsmedik.

Uzlasmadik.

Ihtilal bile, bile geldi.

Her seyi sildi, süpürdü, götürdü.

Siyasi Partiler, sendikalar, dernekler, kitle örgütleri hepsi kapatildi.

Siyasi parti liderleri ve ileri gelenleri toplatilip Hamzakoy’da hapse atildilar.

Iskenceler, haksizliklar, adaletsizlikler çiglik, çigliga yükseldi.

Ülkeyi bugüne getiren süreci hep birlikte yasadik.

Bugünkü iktidar, 12 Eylül 1980’in dogurdugu bir sonuçtur.

Yillardan beri hep düsünüyorum; acaba o gün, partilerinin tabanina ragmen Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit erken seçime gitme konusunda ya da büyük koalisyon yapma konusunda anlassalardi sonuç degisir miydi?

Keske anlassalardi, çok sey degisirdi…

Bugün iki liderin Cumhurbaskanligi konusundaki anlasmalari bana bunlari düsündürüyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm temel dayanaklarini yok etmekte olan bir iktidara karsi birlesmeyi, en genis kesimlerle dayanismayi saglayamazsak nasil çikacagiz bu karanliktan?

Yarin “keske anlasabilselerdi” demeyecegimizi kim garanti edebilir?





Tarih: 8.07.2014 20:44:34

Okunma : 494

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır