Cevikce / Haber ayrıntısı

R.T. ERDOGAN NEREYE KOSUYOR! (2)

R.T.Erdogan, Istanbul Belediye Baskanligindan alindigi gün, gizli hedefi olan “Islami cumhuriyet” yolundan kendisini CHP’nin alikoydugu saplantisina kapildi.
 












































O yüzden içindeki hiç bir zaman dinmeyen CHP’ye karsi duydugu kin ve nefret duygulari her olayda görünür oldu. Üçüncü seçimini bile kazandiktan sonra hala her firsatta nerede ise üç çeyrek yüzyilin öncesinden uydurulmus Ismet Inönü ve CHP olaylarini diline dolayip durdu; Üç kez seçim kazanmis, on yillik bir basbakan, laik demokratik cumhuriyetle yasit ana muhalefet partisinin kurucusu Inönü’yü ve bu günkü liderini sabah-aksam din düsmanligi ile suçluyorsa, o ülkede ileri demokrasi ve çagdas uygarliktan söz edilemez. Bugün basbakan, yarin cumhurbaskani olmak isteyen bir politikaci, o cumhuriyetin kurulusunda en büyük payi olan bir partinin önüne, 90 yil öncesinin bohçalarini atip, hesabini soracak kadar kin yüklü ise, baris ve huzur kalici olmaz.



Yerlesmis demokrasilerde, AKP döneminde görüldügü gibi hiçbir iktidar, muhalefeti karalamak için irki, dini ve mezhebi konu etmemistir. Özellikle 2007 seçiminden sonra Basbakan'la ana muhalefet arasinda yasanan tartisma, daha önceleri bu denli acimasiz ve nefret dolu degildi. Hem de bu durum, ancak toplam oyun dörtte birini alan ana muhalefetten degil, üç seçimdir oyunu artirarak her iki seçmenden birinin oyunu alan iktidardan kaynaklandi. Her seçim aksami, partisinin balkonundan halka birlik, dirlik, istikrar ve baris sözü veren bir basbakanin, diline doladigi ayirici, dagitici, kiskirtici, bölücü ve korkutucu söyleminin, bilinç altindaki nefret ve kininden kaynaklandigini artik kendi bile yadsiyamiyor!



Demokraside emekleyen ülkelerde, gelecekle ilgili art niyetleri ya da gizli hedef ve planlari olanlarin, dikensiz gül bahçesi yaratma çabalari hep görülmüstür. Bu tip politikacilarin ruh sagligini, “kisisel sorun” diye geçistiremezsiniz. Dogrudan, toplumu etkileyen sonuçlari yasanir. Halklarin yakin geçmisteki olumsuz, karanlik ve aci sayfalarinin çogunu, iç dünyalari olgunlasmamis ve erginlesmemis liderler yazmistir. 1950’den beri ara dönemler disinda Türkiye’mizde halkin seçtigi hükümetler hep, milli iradeye dayanan meclisin “güven oylamasiyla” gelmis ve gitmistir. Elbette 28 Subat müdahalesi demokrasiye karsi kabul edilemez bir eylemdi. Ancak unutulmasin ki, REFAH-YOL Hükümetinin Basbakani Erbakan, demokratik kurallar içinde istifa etmis ve meclisten güvenoyu alan bir yeni hükümetle 1999 seçimlerine gidilmistir. Bu gerçegi bir yana birakip, üç seçim üst üste magdur rolü oynayarak iktidara gelen R.T.Erdogan’in, halkin as ve is sorunlarini gündemden çikarmak hesabiyla ana muhalefetle yüz yillik hesaplasmayi sürdürmesi, her seyden önce halkin iradesini saptirarak halka karsi saygisizlik ve halkin gerçek taleplerini inkâr sayilir.



Basbakan Erdogan, varsa yoksa 1950 öncesini bilinçli ve kasitli olarak gündemden düsürmemek için ustaca çaba içinde oldu. Her parti grup toplantisinda yaptigi gibi örnegin bir seferinde de,1932’deki bir olayin gazete sayfasini göstererek, Ismet Pasa’ya “fasist” diyerek, nefret ve kin duygularini tatmin etmeye ugrasti. Kiliçdaroglu’nun o siralar yakistirdigi gibi, “cahil” degil ama tam bir “aslini inkârci” gibiydi. Ismet Pasa'ya o sifati layik görenlere iki olayi animsatmam gerekiyor; Ilki, 27 Mayis darbesini yapan askerlerin içinden fasist egilimli bilinen 14’lerin tasfiye edilmesi ve 1961 seçimlerine gidilmesi Ismet Inönü’nün sayesinde olmustur. Ikincisi, CHP-AP hükümetinin Basbakani Ismet Inönü, 1961’deki Albay Talat Aydemir’in ayaklanmasina karsi harekâti, bugün R. T. Erdogan’in TBMM’de Basbakan olarak oturdugu siradan yönetmistir. Demokratik anlamda, çok partili seçim sandigini halkin önüne ilk kez Ismet Inönü koydu. CHP’nin içinden çikan Demokrat Parti (DP), 1950’de 4 milyon 241 bin yani yüzde 53 oy alarak, 415 milletvekiliyle iktidar oldu. 3 milyon 177 bin yani yüzde 40 oy alan CHP de seçim sistemi yüzünden ancak 69 milletvekili çikararak ana muhalefet partisi görevini üstlendi. DP’nin devami olan Adalet Partisi (AP) ve Dogru Yol Partisi (DYP) 12 Eylül 1980 darbesinde kapatilana kadar, aralikli toplam 20 yillik iktidarlarinda, hep CHP ana muhalefet olmayi sürdürdü. Darbe sonrasi kurulan Anavatan Partisi (ANAP) dönemlerinde de yine CHP ana muhalefetteydi. Bütün bu süreçte, önce sorumlu düzeyde kamu görevlisi ve 1973 seçimlerinden sonra kesintisiz kirk yildir da politikanin içindeyim. Kusagimin oldugu gibi benim de egitim yillarim olan 1950-60’lar, ülke sorunlari üzerine politik tartismalarla geçti. Adnan Menderes’le Ismet Inönü’nün, Süleyman Demirel’le Bülent Ecevit’in, Turgut Özal’la Erdal Inönü’nün ve Necmettin Erbakan-Mesut Yilmaz-Tansu Çiller koalisyonlariyla Deniz Baykal’in tartismalari, çekismeleri ve hatta kavgalarini bir kez daha belgeleriyle gözden geçirdim. Yanina da R. T. Erdogan’in Baykal’la geçen ilk iki seçim dönemini ve Kiliçdaroglu ile son üç yil Basbakanlik dönemini koydum; Gördügüm o ki, halkimiz ilk kez ana muhalefete karsi, tavriyla ve söylemiyle hiçbir demokratik ülkede görülmeyecek düzeyde, gerçek disi suçlayici ve sürekli gerginligi tirmandiran bir Basbakan'la karsi karsiyadir. 2011 Seçim aksami, “Ustalik dönemim” derken kastinin, gerginligi artirarak halki huzursuz etmedeki ustaligi oldugu anlasilmisti.

Tarih: 19.08.2014 15:44:27

Okunma : 471

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır