Cevikce / Haber ayrıntısı

AKP’nin yolu nasil açildi (son)

Yerlesmis demokrasilerde hiçbir iktidar, AKP döneminde görüldügü gibi, muhalefeti karalamak için dini, irki ve mezhebi bu kadar sorumsuzca kullanmamistir.
 

Özellikle 2007 seçiminden sonra Basbakan’la ana muhalefet arasinda yasanan tartisma, daha önceleri bu denli acimasiz ve nefret dolu degildi. Hem de bu durum, toplam oyun sadece dörtte birini alan ana muhalefetten degil, üç seçimdir oyunu artirarak her iki seçmenden birinin oyunu alan iktidardan kaynaklandi. Her seçim aksami, partisinin balkonundan halka birlik, bütünlük, istikrar ve baris sözü veren bir basbakanin, inatla sürdürdügü ayirici, dagitici, kiskirtici, bölücü ve korkutucu söyleminin, bilinçli, planli ve programli bir hedefe yönelik oldugu artik, çok açik.
Demokraside emekleyen ülkelerde, gelecekle ilgili art niyetleri ya da gizli hedef ve planlari olanlarin, dikensiz gül bahçesi yaratma çabalari hep görülmüstür. Önyargilari ve saplantilari gittikçe kabaran ve nefret duygularini bastiramaz hale gelen liderlerin ruh sagligi, “kisisel sorun” olmaktan çikar ve “kamusal sorun” haline dönüsür. Dogrudan, toplumu etkileyen sonuçlari yasanir. Halklarin yakin geçmisteki olumsuz, karanlik ve aci sayfalarinin çogunu, iç dünyalari olgunlasmamis ve erginlesmemis liderler yazmistir.
1950’den beri ara dönemler disinda Türkiye’mizde halkin seçtigi hükümetler hep, milli iradeye dayanan TBMM’nin, “güven oylamasiyla” gelmis ve gitmistir. Elbette 28 Subat müdahalesi demokrasiye karsi kabul edilemez bir eylemdi. Ancak unutulmasin ki, REFAH-YOL Hükümetinin Basbakani Erbakan da, demokratik kurallar içinde istifa etmis ve meclisten güvenoyu alan bir yeni hükümetle 1999 seçimine gidilmistir. Dolaysiyla AKP’nin varolusu ve bu güne gelisi, 28 Subat’ta Erbakan Hocanin gidisi sayesinde olmustur. Aslini inkâr etse de AKP, milli görüs siyasetinin sahibi Erbakan Hocanin mirasina oturmustur.
11 yil basbakanliktan sonra cumhurbaskani olan bir politikaci, o cumhuriyetin kurulusunda payi olan bir partinin ve onun laik demokratik sosyal hukuk devleti ilkelerini destekleyen sivil toplum kuruluslarinin önüne, 90 yil öncesinin bohçalarini atip, hesabini soracak kadar kin yüklü ise, baris ve huzur kalici olmaz. Artik anlasildi ki, AKP halkin gerçek gündemini degistirmek için politik tartismayi, son milli egitim surasinda oldugu gibi, dine dair geçmisin soyut dedikodulari üzerinden sürdürmekte kararli. Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Baskani Kiliçdaroglu’nun, bu üslup ve tavir içindeki bir liderle ve emanetçisiyle, günlük hale gelen bu gündemi çoktan birakmasi gerekirdi. Çünkü Deniz Baykal’dan sonra, 2010’da partinin basina geldiginde, halk, Kemal Kiliçdaroglu’nu “bizden biri” diye, güvenilir, sevecen, düzgün ve iyi niyetli bir lider olarak benimsemisti. Bagnaz saplantilari olan ve kural tanimayan bir rakiple ve onun minderinde güresmek zorunda degildi. Ikincisi, sosyal demokrat bir liderin gündemi, halkin gerçek gündemi olmaliydi. Yani CHP Genel Baskani oldugunda halk, Kiliçdaroglu’dan, Basbakan’dan sabah-aksam, halkin as ve is derdinin hesabini sormasini, ülkenin gerçek gündemine sahip çikmasini bekliyordu!
Azalsa da, “umut” asla tükenmemeli! Önümüzdeki 2015 seçimi, AKP’nin durdurulmasinin son firsatidir. Dolaysiyla yolunun açilmasinda bas sorumlu olanlarin önündeki tarihi görev, bu seçimde AKP’nin önünü kesmek olmalidir. Bunun için, basta CHP Genel Baskani olmak üzere, laik demokratik cumhuriyet yanlilarinin, “gerisi teferruat” oldugunu bir an önce görüp ve herkes etegindeki tasi 2015 Haziran seçimine kadar dökerek, tek bir amaç ve hedefte omuz omuza olmalari zorunlulugu vardir. Görmeleri gerekir ki, büyük çogunluguyla, yoksulluk ve açlik sinirinda olan halkin baslica derdi, “IS ve AS”tir.








Tarih: 12/15/2014 7:55:20 AM

Okunma : 478

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır