Cevikce / Haber ayrıntısı

“Iyi politikaci”, “Kötü Politikaciyi”

kovmanin bir yolunu bulmalidir?
 

Geçen haftaki yazimda, halkin indinde bütünüyle “güvenilmez ve kötü” görülen “politikacilari”, son dönem AKP içindeki, yolsuzluk ve rüsvetle suçlanan bazilarinin disindaki çogunluguyla, savunmaya çalismistim. Ne var ki, basta, basbakan yardimcisi Bülent Arinç ve bakan Ömer Çelik gibi AKP’nin kurulusunda beri, ötekilere göre kisiliklerini korumaya çalisan bir-kaç ismin bile artik, R.T.E’nin arkasindan sürüklendigini görünce, “politikaci” hakkinda halkin, hakli oldugunu, yadsiyamaz oldum.
Benim iyimserligimin nedeni, yaklasik 30 yil, milletvekilligi de dahil, her düzeyde görev ve sorumluluk almis eylemli bir politikaci olarak, son yillarda politikacinin içine düstügü durumu anlayisla karsilamaya çalismamdi! Aslinda bu kurumsal yozlasma, 12 Eylül 1980 Anayasasi ile birlikte partiler ve seçim yasalarinda yapilan degisiklikle basladi. Seçim yasasinda yersiz ve zamansiz yapilanlar yüzünden, temsilde adalet kalmadi. Degisen sekliyle partiler yasasi, parti içi demokrasiyi yok etti.
Bu degisikleri firsat bilip partileri, genel baskanlarin dikensiz gül bahçesine dönüstürmenin ilk adimini, ANAP Genel Baskani Turgut Özal, 1987 seçiminde baslatti. Ondan kopya eden ikinci parti (o tarihte CHP’nin yerine var olan) SHP oldu. Bir-kaç küçük il disinda tüm seçim bölgelerinde adaylari partilerin merkez organlari, yani genel baskanlar belirledi. Degisikliklerin ilk seçimi oldugu için, bir anayasa hukukçusunun iptal basvurusunu kabul eden Anayasa Mahkemesi (AYM), seçimi iptal etti ve “adaylarin tamaminin merkez yoklamasiyla yapilmayacagina” karar verdi. Bir ay sonra yapilan seçimde, partiler görünürde AYM’nin kararina uydular ve üç-bes küçük ilde, seklen önseçim yaptilar. O tarihten 2011 seçimine kadar da, zayif olduklari küçük illerin disindaki bütün seçim bölgelerinde, kazanabilecek siralarin adaylarinin tümünü, parti merkezi yani, “Genel Baskanlar” belirledi. Daha dogrusu, atadi (tayin etti).
Dolaysiyla, parti içi demokrasi yok oldugu için, milli iradeye dayali olarak, yasama ve yürütme yetkisi kullanan milletvekillerinin, “halkin oyuyla belirlendigini” iddia etmek, gerçekle bagdasmaz. Seçmen, “Genel Baskanlarin” diledigi gibi siraladigi “aday pusulasini” sandiga attiginda, aslinda milletvekillerine degil, çok açik görüldügü ve bilindigi gibi, “Genel Baskanlara” oy verir oldu. Son zamanlarda agizlardan düsmeyen, “TBMM üzerinde generallerin elinden alinan bir vesayetten” söz edilecekse, Türkiye’de artik vesayetin, “Genel Baskanlarin” eline geçtigini, birakiniz hukukçulari, sayginligini ve onurunu koruyan hiçbir politikaci yadsiyamaz.
Böyle oldugu için, R.T.E. cumhurbaskani seçildigi ve anayasaya göre AKP genel baskanligindan istifa etmesi gerektigi halde, parti kongresini hukuka aykiri bir sekilde, A.Gül’ün ayrilisindan bir gün sonra yaptirarak, yerine emanetçisi Ahmet Davutoglu’nu seçtirdi! Dolaysiyla milletvekilleri gibi parti genel baskanini bile, artik bir “KISI”, tek basina ve istedigi gibi atamaktadir. 1950’den bu yana, “halktan oy aldim” diyerek, hiçbir partide bu gün AKP’deki durum görülmedi. Demokrasiyi, “salt sandiktan çikmak” olarak algilayan bir “Politikaci”, milli iradeyi tam anlamiyla, kendi iradesiyle kosut hale getirdi. Son iki yildir CHP’de olanlara bakildiginda, bu ölçüde olmasa da, parti içi demokrasinin, ana muhalefette de yok oldugu söylenebilir.
Anayasayi degistiremedigi için “baskanlik” sistemine geçemeyen bir “Politikaci”, sandiktan çikmakla, adeta, “kayitsiz, sartsiz milletin” olan egemenlik hakkini, TBMM’nin elinden almis durumda. Bir “Politikaci”, yüzerce yildir töreleri, gelenekleri ve görenekleriyle yasayan Anadolu halkinin, kendisine oy vermeyen çogunluguna karsi, “kökten dinci yeniden yapilandirma” mücadelesi açmis gözüküyor.
2015 seçimi öncesi, halen milletvekili olan politikacilar ve olmak isteyen yeniler, seçilebilir bir sirada aday olabilmek için, su gerçekle karsi karsiyalar: Ya “bellerini büküp” simdikiler, liderlerinin (AKP’de R.T.E, CHP’de K.K, MHP’de D.B, HDP’de A.Ö) gözünden düsmemeyi, yeniler de gözüne girmeyi basaracaklardir!
Bu fotografin içinde yer alan politikaciya “asla güvenilmez” gözle baktigi halde, “neden yari seçmen sandikta geregini(!) yapmiyor” sorusunun yanitini bulmanin tek yolu, kendinde politik beceri ve yetenek gören ve bireysel hesabini asabilen “DIK’lerin”, tarafini seçip, “sira bana gelmez” demeden, “elini tasin altina” sokmasindan geçiyor. Özeti, “iyi politikaci”, “kötü politikaciyi” kovmanin, mutlaka bir yolunu bulmalidir.
Not: “Siyasetin gen isi” olmadigina inananlara ve halki inandirma sorumlulugu tasiyanlara sunulur?


Tarih: 1/5/2015 3:04:18 PM

Okunma : 492

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır