Cevikce / Haber ayrıntısı

MÜZE KENT AMASYA’DA RAMAZAN

Gelecegin ülke için daha karisik ve karanlik olmamasi için iki haftadir ayni seyi yineliyorum:
 


Herkes görecek ki, bu sonuç, bir AKP-CHP Koalisyonunu zorunlu kiliyor. Elbette ki, Baskan Kliçdaroglu, daha özel ve agir bir sorumluluk altindadir. Bilinmeli ki, 17-25 Aralik ve sonrasi hesaplar önünde sonunda görülecektir. Ancak, daha önce çözülmesi gereken kamusal ve yasal sorunlar için, agaçlara degil, ormana bakmak gerekiyor. Ben artik, bu konuda yazmayacagim ama parlamenter demokrasi sonuçta aritmetige dayanir. Sonuçta ne olacagini, Meclis aritmetigi belirler. Hele ki, koalisyon zorunluluk ise! Aritmetikte en önemli yöntemlerin basinda “olmayana ergi metodu” vardir: Sözlükten aynen aldim; “Bir iddianin, ‘yanlis’ oldugunu kanitlamak için, onu 'dogru' kabul edip, akil yürütürüz. Bu akil yürütme, bizi çikmaza (olumsuza) götürürse, iddianin yanlisligi kanitlanmis olur. Bir iddianin (savin) ‘dogru’ oldugunu kanitlamak için de, 'yanlis' oldugu varsayimindan hareket edilir. Çikmaza girildiginde, iddia kanitlanmis olur”. Bazi CHP yöneticilerinin bir-kaç kez okumasini diliyorum!

Geleyim bu haftaki asil yazima; Okumak, çalismak, politika derken on bes yasimdan bu yana düzenli olarak ailemin yaninda olamadigim için Ramazan’a bu yil ilk kez, müze kent Amasya’mizda girdim. Yesilirmagin hemen dibinden yükselen “Kale”den atilan iftar topunun gümbürtüsü beni aldi yillar öncesine götürdü:

"Bunda yoksul isen, anda yücesin", bu deyis bir ilahi misraidir. Hani mevlithanlar camilerde hep bir agizdan okurlar ya, iste onlardan birinin bir satiri. Anlami açildiginda, "Bu dünyada yoksul isen, öbür dünyada her varligin olacak" demektir. Ramazan ayi Müslümanlarin oruç tutma ayidir. Bu ay ibadetin en yogun yapildigi bir ay olarak da algilanir. Ramazanda, yatsi namazi ile birlikte kilinan teravih namazi 33 rekâttir. Islam'in diger dört sartina oranla, 7 yasinda baslanan orucun çocukluk ve gençlik çaginda çok daha yaygin ve inançla uygulandigi bir gerçektir. Bir anlamda digerlerinin bireyselligine karsin ramazan ve oruç dinimizin toplumsal denebilecek bir ibadet kosuludur. Bir anlamda dinî oldugu kadar da kültüreldir.

Eskilerde, Ramazan gecelerini hiç uyumaksizin sabaha kadar ibadetle geçirenler çogunlukta idi. Elbette ertesi gün is-güç yoktu. Hatta daha eskilerde, Amasya’da çoklukla ve hatta Istanbul'da esnafin bir kismi dükkânini hiç açmaz ya da birkaç saat açarmis. Hâlâ Anadolu kentlerinde is saatlerini oruç düzenine göre ayarlayan yerler vardir. Son yillarda ise, AKP iktidari ile birlikte her yil, Arap ülkelerini andiran baskilarin yayginlastigi açikça görülüyor. Oruç tutsun tutmasin, Ramazanda Islâmî kurallara aykiri davranmak, çogu yerde cesaret ister hale geldi.

Benim çocuklugumda, Ramazanda iftardan sonra her aksam ayri bir camide teravih namazi kilmak çok güzel bir heyecandi. Amasya, Istanbul'dan sonra Bursa ile birlikte Osmanli'nin din, kültür ve egitim merkezlerinden biridir. O kadar çok ibadet yeri vardir ki, istenirse 30 gün Ramazan baska bir camide namaz kilinabilir. Eskiden, bir baska özelligi de sehrin en güzel mevlithanlarinin, olusturduklari ilahi gruplari ile her aksam degisik bir camide olmalariydi. Ben de, arkadaslarimla gittikleri camileri izler, teravih namazini orada kilardik. Çakirin Abdullah ve arkadaslari, degisik makamlarda okuduklari ilahilerle bizi bu dünyadan sanki alip götürürlerdi. Kisik sesle de olsa temposuna uygun vücut hareketleri ile onlara eslik etmek en büyük coskumuzdu: "Bunda yoksul isen anda yücesin", bu küçük deyis, inançli ruhlara "dünyada katlanacagi ezikligin ve yoksullugun karsiligi olarak, cennette mutlaka zenginlige kavusacagi umudunu" vaat ediyordu!

Bunlari yazarken hemen aklima, laikligi "ibadet serbestligi" diye saptiran politikacilarin bazilari ve "benim ülkemde Müslüman çogunluk da dinî özgürlüklerle ilgili sorunlar yasiyor" diyen bir basbakan ve disisleri bakanlari geldi. Anlamaya çalismiyorum, onlari suçluyorum. Çünkü gerçegi bildikleri halde, politik kariyerlerinin gücü haline getirdikleri kendi aile ve yakin çevre baskilarinin aci sonuçlari karsisinda, sorumluluklarinin ezikligini bile duymaz durumdalar.

Egitildikleri çocukluk ve gençlik ortamini onlardan daha yogun yasayan biri olarak, içtenlikle aktardigim o gerçekleri, “kizginlik” duyarak da olsa, "hikâye" sayarak da olsa, okusunlar isterim. Sözde, inançlara saygili geçinen birçok aydinimiz gibi onlari da, yeniden bir kez daha düsündürmeye çalisiyorum. Gelecek kusaklara karsi sorumlulugu olanlarin, ilkel hesaplara karsi çok daha yürekli ve dürüst olmalari ve politik hirslarini yenebilmeleri gerekir. Yoksuldan aldiginiz oylarin hesabini "anda" degil "bunda", kendi ülkenizde ve o yoksul ölmeden vermek zorundasiniz. Hem de, iftar çadirinda sadaka diye degil, alin terinin karsiligi olarak hak ettigini vererek.

Tarih: 23.06.2015 18:54:03

Okunma : 481

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır