Cevikce / Haber ayrıntısı

Demokrasinin Sadece Sandik Olmadigina” bir kez dah

Geçen haftaki yazimin basligi,
 

“Demokrasinin sadece sandik olmadigini, yine O sandik ögretecek” idi. Çünkü basbakanliginin ilk yilindan beri R.T. Erdogan’in her yaptigi hukuk ötesi uygulamanin arkasinda, sandiktan aldigi güç yatiyordu. Artarak oy aldikça, bilinçaltina çocuklugunda yerlestirilen aydinlik (uygar) yasama karsi olan emellerini gerçeklestirmek yolunda, her seçim döneminde daha da hizini artirdi. 2010 anayasa degisikligi ve cumhurbaskanligi seçimi ile kendince ülkeyi, “tek elden ve tek basina” yönetmeye heveslenince, artik ne anayasayi ne de doksan yillik laik demokratik cumhuriyetin, kurum ve kurallarini tam dinler oldu. 1 Kasim 2015 seçiminden sonra da, kendi partisi içinde sesini az da olsa farkli ve yüksek çikaranlara bile, katlanamaz duruma geldi! Bir politikaci (lider ?) bu hale geldikten sonra artik, Osmanli deyisiyle gözü, kulagi, “Padisahim Çok Yasa”cilardan baskasini zaten göremez de, duyamaz da. Yaninda, yöresinde biraz akli basinda olanlar da, ya güvenilmemeye ya da suçlanmaya mahkûm hale gelirler. Gül ve Arinç’tan sonra Davutoglu’nun düstügü durum gibi. Neden bu ikisini isaret ettim? Çünkü baslarken dedim ya, “hedefine dogru atacagi her yeni adimdaki cesaretini, sandiktan aldigi ve alacagi Oy’dan aliyor”. Animsayalim, 7 Haziran seçimine giderken bir sabah kendi baslattigi çözüm dosyasini buzdolabina kaldirmasinin sebebi, yaptirdigi anketlerden, milliyetçi-mukaddesatçi Oy’larinin hizla MHP’ye kaydigi bilgisiydi. Gerçekten de seçim sonuçlari, korktugunun basina geldigini göstermisti. Üç seçim sonra ilk kez sandikta ciddi ölçüde Oy yitirmis ve partisi AKP, tek basina hükümet kuramaz duruma düsmüstü. Ve on üç yil sonra, hem de AK Sarayda saltanatini “Baskanlik"la taçlandiracak ve artik her istedigini anayasal olarak ta yapabilir olacakken, bütün gücünü aldigi “Sandik” ta darbe yemisti. --- Bu paragrafa noktayi koymus ve son satirlarima geçerken, yani 15 Temmuz 2016 gece saat onda... Iki “darbeyi” ve iki “darbe girisimini” yasamis biri olarak, bu “kalkismanin” bir rüya mi yoksa gerçek mi oldugunu”, aradan otuz alti saat geçtigi halde, tam anlamis degilim. Dün geceden beri yasadigim o dört olayi, bir film gibi, bütün ayrintisiyla bir kez daha gözlerimin önüne getirdim. Ne arkadaslarimin tutuklanarak Davutpasa Kislasi'na götürüldükleri ve üniversitelerin tatil edilip sikiyönetim ilan edildikten bir ay sonra yasadigim 27 Mayis 1960 Darbesinde; ne Polatli’da yedek subayken, Demirel’in “bir tek kan akmasin, yeter ki TBMM açik kalsin” diye Basbakanligi biraktigi 12 Mart 1971 Müdahalesinde; ne Ecevit’in Basbakan ve benim iki kez bakanlik yaptigim ve o dönem memleketim Amasya Milletvekili oldugum 12 Eylül 1980 Darbesinde ve ne de CHP Genel Baskan Yardimcisi ve Adana Milletvekili olarak mecliste oldugum 28 Subat 1997 dolayli darbede, dün geceki kadar kaygilandim, hüzünlendim ve hatta ülkemin demokrasisi için bu kadar korktum. Saatler geçtikçe kaygim ve hüznüm mislince artti. Ilk kez Genel Kurmay Baskanimiz ve Kuvvet Komutanlarimiz hem de makamlarinda görev disi birakilmis. Daha da acisi, Kurtulus Savasi'mizin idare edildigi, halkimizin kayitsiz ve sartsiz sahip oldugu egemenlik yetkisini emanet ettigi TBMM bombalanmis. Yüzlerce yurttasimiz canini ve kanini yitirmisti. Halkimiz sokaga dökülmese, iktidari ve muhalefetiyle siyasal partilerimiz birlikte omuz omuza vermese ve basta medya, sivil toplum kuruluslarimiz demokrasiden yana güçlü bir tavir almasa, Ismet Inönü’nün 1961 deki Talat Aydemir ve birkaç subayi tanimladigi gibi bu “Sergüzestçiler” sonuç alabilirler miydi? Yanitini, basta siyaset ve bilim adamlarimiz, halkini ve ülkesini seven aydinlarimiz ve asker sivil kamusal görevlilerimiz ve kendini sorumlu gören hepimiz, 12 Eylül’den 36 yil ve 28 Subat’tan yaklasik 20 yil sonra, bu geceye neden ve nasil geldigimizi, önyargilarimizi ve ezberimizi asarak, ayrintisiyla yeniden düsünmek ve arastirmak zorundayiz. Ama bizden önce, halkin destegi ve oyuyla iktidari elinde tutanlarin, “demokrasinin sadece sandik” olmadigina olan inançlarini, bir kez daha tazelemelerinin, çok daha önemli oldugu gerçeginin altini çizmek istiyorum.

Tarih: 20.07.2016 00:14:16

Okunma : 448

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır