Yazdırma tarihi : 4/26/2024

Seçmenin takdirine baglidir

Tarih: 2/23/2014 6:27:22 PM


Bir hafta önceki yazimda, 2001 krizinde Ecevit hükümetinin oy kaygisini asip, basta Merkez Bankasi'nin özerkligi, çikardigi bir dizi yasa ve karar sayesinde ekonomik yapimiz, politik gerginliklere karsi bagisikligini güçlendirdi, demistim.
 











Bugün de o düsüncedeyim: Bir süredir dolardaki yükselise bagli olarak para piyasalarinda yasanan dalgalanmanin nedeni, yalniz son politik gerginlik degildir. Zaten, 17 Aralik’tan en az bir yil öncesinden beri TL’nin degeri düsüsteydi. Baslica nedeni de, küresel sermaye piyasalarina olan bagimliligin, daha dogrusu dis borçlanma egiliminin, reel ekonominin gücünün çok üstüne çikmis olmasidir. Bu ortamda, politik yönetimin basi ve bazi bakanlariyla ilgili gündeme gelen “17 Aralik dosyalari” elbette bu dalgalanmanin üzerine tuz biber ekti. Unutulmasin ki, dosyalarin içerigindeki suçlamalar da, yüklü parasal konulara dayaniyor!

Hâlâ tartisilan, “yoksa yine 2001 krizi gibi bir çikmaza mi girildi?” sorusunu akillara getiren olay, o tarihteki Cumhurbaskani Sezer’in Basbakan Ecevit’in yüzüne Anayasa kitapçigini firlatmasi yani politik gerginligin patlamasiydi! Oysa bugün oldugu gibi, o tarihte de krizin birincil gerçek nedeni politik gerginlik degil, enflasyon batagindan çikamayan ekonominin dibe vurusuydu. Simdi ise son 5 yildir finans piyasalarinda süren sicak para akisiyla yapilan borçlanma ve ithalat artisi sonucu, cari açik yüzde 7’ye çikmis ama büyüme yüzde 3’lere düsmüs durumda. Oysa ki, ekonominin dayanikliligi, ortalama yüzde 6 dolayinda sürdürülebilir büyümeye ve cari açigin yüzde 5’i asmamasina baglidir.

Animsayalim, 2001 krizi yüzünden erken seçime gidildi. 2002’de sandiga giderken seçmen, basarili gördügü Istanbul eski Belediye Baskani R. T. Erdogan’a, “kendinden bilip” sahip çikti. 2007 seçim öncesi bir yazimda sunlari söylüyordum:

“2000 Kasiminda, 20 yildir süren 3 haneli enflasyon sonucu, bugün yarin çökecek diye beklenen bankalar arka arkaya batinca, o zamanki bir yillik basbakan Ecevit, bir gecede günah keçisi oluverdi. Sonra, Dünya Bankasi'ndan getirilen güvenilir Kemal Dervis'in gözetiminde ve elbette IMF'nin denetiminde, dis borçlari ödemek için daha çok borçlanarak, issizligi hizla artiran bir dizi istikrar önlemi alindi. Dolayisiyla da, tarihin o en agir krizinin bedelini her zaman oldugu gibi sabit ve düsük gelirli genis halk yiginlari ödedi. Çok partili döneme girdigi 1950’den beri Türkiye, ne öyle büyük bir kriz görmüstü ne de aldigi o denli riskli kararlarla gelecegini bitiren sorumluluk sahibi bir basbakan. Ancak kitlelerin yillar sonra anlayacagi bu aci gerçegin faturasini, seçmen iktidari ve muhalefeti ile var olan partilere çikardi. Sonuçta da, yeni sanilan ve haksizliga ugramis rolünü iyi oynayan Tayyip Erdogan, 3 Kasim 2002 seçiminin tek galibi oldu. Iste, bugün görülen ekonomik göstergelerdeki olumlu tablonun arkasinda o özveriler vardir. AKP'nin yaptigi ise yine IMF'nin zoru ile devraldigi istikrar programini sürdürmektir. Aslinda, bu tutumunun temelinde de Ecevit'in o zaman özerklestirdigi basta Merkez Bankasi, ekonomiye yön veren kurumlarin artik partizanca kullanilamamasi yatmaktadir. Türkiye gibi demokratik bir ülkede eger öncelikli olan halkin yarari ise, seçilerek ülke yönetimine gelenler, geçmisin hakkini vermek zorundadirlar. Bir süre önce mecliste 2006 bütçesi ile ilgili konusmasinda, ‘Türkiye ekonomisi bugün saglam temeller üzerinde yükselmeye devam ediyor’ diye nutuk atan, Basbakan Erdogan'in Ecevit'e, sükran duymasi gerekir. O bunu bilir mi, bilse de söyler mi derseniz? Hayir. Çünkü o simdi politikaci. O da kaybedip gittiginde belki animsar, ancak yine söylemez. Niye derseniz, Türkiye'de âdet böyle de ondan. Dilerim, Erdogan'dan sonraki bir basbakan bu ‘karakteri’ degistirir!”

Gelelim bugüne: 11 yildir Basbakan Erdogan’in sandik hesaplariyla özellikle ekonomik sorunlara bagli gündemi degistirmek için tirmandirdigi politik gerginlik, 17 Aralik sabahindan bu yana zirveye çikti. Bir de üstüne üstlük, yolsuzluk ve rüsvet suçlamalari kendine yönelik oldugu için Basbakan'in gündemi degistirmek amaciyla ortaya attigi darbe, vatan hainligi, paralel devlet ve ihanet gibi konular, birakin ekonomiyi, devlet düzenini bile dipten sarsan bir bunalim yaratti. Yolun basinda “degistim” dediginde, iyi niyetliler sanmisti ki, “milli görüsün asiri dinci uygulamalarindan uzak duracagina” dair bir degisim. Her seçim, oyunu biraz daha artirdikça görüldü ki asil degistirmesi gereken, laik demokratik cumhuriyete aykiri politik görüsleri degil, baska bir seymis! Dolayisiyla, bugün ülkenin geldigi durum, ekonomik, sosyal, politik nedenlerden önce, bazilarinin benligini tutsak almis bireysel hirs, kin ve nefretin sonucudur. Nasil ve ne zaman çözülür derseniz, “seçmenin takdirine baglidir” derim.


Haber NO: 866

Kategori: Vatan Gazetesi